"Bu Beşiktaş'ta hayat var" diye yazmıştım, birkaç hafta önce... Ama o Beşiktaş, hazırlık maçlarında skor olarak dökülünce hakarete varan eleştiriler aldım, siyah-beyazlılardan. "Sen futboldan anlamıyorsun! Beşiktaş'ı yazma!" Üzüldüm... Ama inandığım görüşün arkasında durdum ısrarla. Katıldığım her programda, "Beşiktaş'ın iyi takım" olduğunu savundum. Eleştiriler daha da arttı, "Hani o iyi dediğin Beşiktaş, nerede?" Bekledim, sabırla! Sonuç mu? Süper Kupa mücadelesini izledikten sonra "ohh" dedim kendi kendime, rahat bir nefes aldım... O gece G.Saray karşısındaki Beşiktaş gerçekten harikaydı. Çok koştular, müthiş yardımlaştılar ve az pas hatasıyla oynadılar. Bayıldım, ilk defa bir araya gelmelerine rağmen kırk yıldır bir aradaymış gibi uyum içinde oynayan orta sahasına; Kleberson, Fahri, İbrahim ve Delgado'yu yürekten alkışladım. Fakat!.. Süper Kupa mücadelesinde de gördüm ki, daha önce belirttiğim eksiklikler hâlâ devam ediyor. Mesela kanat adamlarını stoperlerden kurma düşüncesindeki ısrar... Oyunu kanatlara yığma inatçılığı... Bunlar biraz riskli geldi, bana. Yine de Tigana'ya duyduğum güvenle biraz daha beklemek gerekir diye düşünüyorum. Çünkü, Beşiktaş'ın hocası kafasında 40 tilki dolaşan ama bunun çok azını etrafıyla paylaşan akılcı teknik adam. Habercilik ve kulüpler! Transfer beklentisi, geçmişte "Gelecek, geliyor ve geldi" sırasını takip ederdi. Şimdi tersine döndü. İnternet ortamında, reyting ve tiraj kaygısı; haberciyi öyle zor bir uçurumun kenarına itti ki, tren raydan çıktı... Haberci, haber atlamamak uğruna, "kariyer, inanırlık ve güvenirlik" gibi değerleri bir kenara itip, diğerlerinden geri kalmamak için, haberin önüne geçer oldu. Reklam sevdalıları da, bu işe çanak tutunca, bizim spor medyası, "Doğmamış çocuğa don biçen!" terzilere döndü. ..Ve Türkiye'ye turistik seyahati bile düşünmeyen yıldızlar bilgisayar ortamındaki animasyonlarla, forma da giydirilerek, "İşte yeni yıldızınız!" diye sporseverin önüne konuldu. Fakat, iddia edilen gün gelip, çattığında görüldü ki; ne gelen var ne de giden! Bu tirajı-komik durumu, bir büyük kulübümüzün yöneticisine sordum, "Bu erozyon da sizin de payınız var? Neden, transfer politikanızı net bir şekilde ortaya koymuyorsunuz da spekülasyonlara izin veriyorsunuz?" diye... Ne dese beğenirsiniz, "Efendim, artık her kulübün yayın organları var. internet sitesi, radyo, gazete, dergi ya da televizyon..." Yani demişim? "Taraftarımız işin doğrusunu öğrenmek isterse kendi kulübünün sitesine girer bakar, ya da televizyon haberlerini izler!" Biraz daha zorlayınca dilinin altındaki baklayı çıkardı, yönetici... "Artık kulüplere yeni bir sektörün kapısını açılıyor. Artık gelir pastalarının arasına yayıncılık kalemini de ekleyeceğiz! O pastayı neden medyaya yedirelim." Bir spor yazarı olarak bu duruma sevinmeli mi, yoksa üzülmeli mi, kararı size bırakıyorum. Artık kupası da var Birkaç gündür Kayseri'deyim... Tomarza, Talas ve İncesu gibi ilçeler arasında turluyorum... Kapalı Çarşı, Vezir Hanı, Sahabiye, Hunat Medresesi, ATM, Beğendik gibi eski ve yeni yerlerde dolaşıp, yaşlı ve gençlerle konuşuyorum... Tespitim şu; daha düne kadar "boş adam işi" olarak gördükleri futbolu şimdi pek sevmiş Kayseriler... Kayserispor ve K.Erciyes, şehrin 50 yıllık esnafı halıcı Kadir Amca'nın deyişindeki gibi, "Bir insanın iki gözü" olup çıkmış. "Bu şehir, Süper Lig'de iki takımı kaldırır mı? Kendinizi hangisine daha yakın hissediyorsunuz?" sorusuna Kadir Amca, "Kayserispor ile K.Erciyes'in rekabeti, Adanaspor ile Adana Demirspor'unkine benzemez... Onlar birbirlerini çelmeleyip, düşürdüler... Bizimkiler ise birbirlerine omuz verip, yükseltirler!" cevabını veriyor. Oğlu Mehmet de, "Ben Kayserispor taraftarıyım... Ama, geçen haftayı K.Erciyes'in yanında geçirdim. Erciyes, sezona Cumhuriyet Kupası ile girdi. Artık Kayseri'nin bir kupası var! Bu sezon büyükler dikkatli olsun" diyor. Kayserililerin tek isteği medyada daha fazla yer almak. Talas'ta Salih Onat, emekli öğretmen Hüseyin Türkmen, Kayseri'de Mehmet Çifter, Yenişehir'de Muhtar Adem Mert, Tablakaya'da Muhtar Rifat Parlak yolumu kesiyor... "N'olur, Kayseri'yi daha fazla anlatın!" diye.. Mevcutlarla destanlaşmak! "Çok kritik 48 saat!" Fenerbahçeliler heyecan içinde bekliyorlar. "Geldi, geliyor, gelecek!" masalının ardından çıkacak masal kahramanını! Laf aramızda, "Boşuna beklemeyin!" Çünkü F.Bahçe yönetimi tarihinde ilk defa akıllılık gösterip, "100 milyon dolar borç içindeyken" transfer gazına kaptıracak gibi görünmüyor kendini! Doğrusu da, 100. yılında kendi yağında kavrulmak... Mevcutlarla destanlaşmak! Üstelik B36 Torshavn balığındaki gibi bir fırsat kapıya gelmişken...