Tehlike çanları çalıyor

A -
A +

hcicek@tg.com.tr Tehlike çanları çalıyor! Bir yanda, Spor Yazarlığı müessesinde ayyuka çıkan "onun - bunun adamı" dedikoduları... Bir tarafta, sahalarımızda yaşanan trajik durumlar. Top yuvarlanıyor ama kaleye mi, uçuruma mı?  Türkiye Kupası'ndaki Denizlispor - Beşiktaş maçındaki "Top çizgiyi geçti mi - geçmedi mi?" tartışması yaşanan vahametin sadece görünen yüzü. Asıl kaos, çözüm bekleyen problem suyun altında kalan gerçekler! Bir, Türk futbol hakemliği nerede? İki, Türk spor yazarlığı nerede? Üç, Türk spor adamlığı ve yöneticiliği nerede? Dört, dünyanın en değerli ödüllerini dağıtan Fair Playciler nerede?  Star Televizyonu'na bir adam çıkıyor. Bir dönem F.Bahçe'de teknik direktör Werner Lorant'ın şoförlüğünü veya tercümanlığını yapmış bir adam... Diyor ki, "Türk spor medyasında bir grup insanlar menfaat karşılığı kalemlerini satıyor." İddia doğru ya da yanlış, araştırılmalı. İddiada adı geçen sevgili Altan Tanrıkulu, benim en yakından tanıdığım, geldiği noktayı tırnaklarıyla kazıya kazıya hak eden genç meslektaşım, milyonların önünde töhmet altında bırakılıyor. Bu durumda, TSYD'ye düşen nedir? Bir bildiri ile "Hayır, Altan bunu yapmaz!" demek mi? Yoksa iddiayı bütünüyle soruşturup, varsa kusuru olanları ayıklayarak, bu mesleği hukuk önünde ve kamu vicdanında aklayıp, saygınlığını öne çıkarmak mı olmalı? Ya da, "Bilginin doğruluğu tescil edilmeden nasıl böyle bir yayın yapılır?" tarzında kınamayla geçiştirip, dedikoducuların ekmeğine yağ sürmek mi olmalı? Bence, TSYD burada yetersiz kalmıştır. Konuyu, Antalya'daki meslek içi eğitim seminerinde yeniden derinlemesine ele almalıdır. Çünkü, Türk spor yazarlığı, Türk sporunun gelişimindeki en önemli unsurlarından biridir.  Denizlispor - Beşiktaş maçı, Türk futbol hakemliğinin içine düştüğü bunalımı, Erol Ersoy'un şahsında su yüzüne vurmuştur. Şimdi, bütün medya ve yöneticiler, kurbanlık koç bulmuş gibi Erol Ersoy'a vurup durmaktadır. Erol hoca verdiği gol kararını - itirazlar sonunda - yardımcı hakemi Koray Gencerler'le istişare ederek değiştirmekle bir karar zaafı göstermiştir ama nihayetinde hakemlik ve adalet adına doğruyu bulmuştur. Çünkü, durduğu yer itibarıyla pozisyona en hakim olan kişi Koray Gencerler'dir. O da, pozisyonun başındaki "gol değil" tesbitini sonuna kadar muhafaza etmiş ve talihsiz Erol hoca bir yanlıştan dönerek, kendi hakemliğini tehlikeye atmıştır. Ama doğrular adına erdem göstermiştir. Sonrasında ise aynı Erol Ersoy hakemlik adına, hava atışını, pozisyonun olduğu kale önünden orta sahaya taşıyarak büyük bir kural hatasına sebep olmuştur. Şimdi top, maçın gözlemcisi Abdurrahman Arıcı ile temsilci Ruhi Yavuz ve Erol Ersoy'dadır. Bakalım bu şahıslar, raporlarında bu maçta kural hatası yapıldığını ifade edebilecek midir? Yani, "Bu maçın tekrarı gerekir?" diyebilecekler midir? Zaaf burada aranmalıdır?  Sonuç, Erol Ersoy suçludur. Ama, uygulamalarıyla hakemlerin baskı altında tutulmasına müsamaha eden MHK'nın hiç mi suçu yoktur? Bir kaç hafta önceye gidin... Beşiktaşlı - G.Saraylı ve dahi F.Bahçeli yöneticilerin, "Mustafa Çulcu'yu istemiyoruz... Metin Tokat'a hayır!.. Kuddusi Müftüoğlu'nu bizim maça vermeyin... Bize genç hakem verin" tarzındaki dayatmalarını manşetlere veya ekrana taşıyan spor medyamız, sütten çıkmış ak kaşık mıdır?  Evet, top yuvarlanıyor beyler... Ama nereye biliyor musunuz, uçuruma? Onu, o tehlikeli noktadan olması yere taşımak hepimizin görevidir. Aksi takdirde, olaylar olduktan sonra ağıtlar yapmak, çare olmaz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.