Tigana ve Beşiktaş

Bu sezon, antrenmanını çıplak gözle izlediğim ilk takım Beşiktaş. Geçen sezon da ilk G.Saray'ı izlemiş ve "Bu takım şampiyon olur!" diye yazmıştım. Bizim sevgili Engin Atay ile Ömer Faruk Ünal, "Bu G.Saray ligi 5. bitirsin, kendimi şu camdan aşağı atarım" diye kağıt imzalamışlardı. Bizim servis 4. kattadır, hayli yüksektir. Dostlarıma kıyamadığım için imzaladıkları kağıdı yırttım attım. Ama o, "5. olmaz" denilen G.Saray şampiyon oldu. Bugün de Beşiktaş için gözlemimi nakletmek istiyorum. Sevgili Ali Gültiken'in menajerliğinde ve Tigana'nın yönetiminde çok farklı bir Beşiktaş gördüm. Hırslı, iddialı, çalışkan, güçlü, genç bir Beşiktaş bu. Del Bosque'nin havası kaçmış gazoz tadındaki Beşiktaş'ına hiç benzemiyor. Kendimce bir onbir yaptım, idmanda izlediğim oyunculardan. Rujne kalede banko. Defansın sağında; Serdar, Mustafa Doğan, Ali Tandoğan ve Ali Güneş arasında savaş çıkar. Stoper ve liberoda Gökhan Zan ile İbrahim Toraman banko gözüküyor. Ama Tigana enterasan adam, Toraman'ı sağda, sola yerleştirdiği Baki Mercimek'i de stoperde deniyor. Gerçi Baki'nin yeri zaten stoper ama... Sol bekte Baki banko gibi görünse de İbrahim Üzülmez zaman da defansda ve orta sahanın solunda ofansa dönük oynuyor. Defanstan çapraz, uzun ve ters ortaların tümünü kaptan yapıyor. Orta dörtlüde Koray'ın sakatlığı vardı göremedim. Ama Antalya'dan alınan genç Burak sağa yerleşmiş. Ön liberoda Kleberson garanti gibi ama Fahri ve Koray burayı zorlayacak isimler. Orta sahanın solu İbrahim Akın ve Mehmet Sedef arasında bir tercihe gebe. Yeni transfer Delgado forvetteki ikilinin arkasındaki organizatör. Forvette ise herkes Nobre - Gökhan Güleç ikilisini gösteriyor. Ama ben Nobre'yi durgun gördüm. Genç Rıza veya Bobo, Nobre'nin formasını elinden alabilirler. Özellikle Rıza'ya dikkat... Daha Beşiktaş'ta takım içi rekabeti güçlendiren bir çok genç var. Bülent, Emre, Aydın, Kenan Özer ve İbrahim Kaş gibi. Özetle, bu Beşiktaş'ta hayat var! > Şampiyonluk boşta kalsın İtalya 1. Ligi Serie A'da şike skandalı sebebiyle Juventus'un şampiyonluğu elinden alınınca, Torino ekibinin unvanı kime verilecek tartışmaları başladı. İnterliler, "Bunu en çok biz hak ettik!" diyor, haklı olabilirler. Ancak?.. Yaşanan bu skandal sadece İtalya futbolunu bağlamıyor. O, dünya futbolu için de bir dönüm noktası... O yüzden, buradan bir teklifte bulunmak istiyorum. Juventus'un elinden alınan şampiyonluğu hiç bir takıma verilmesin, boşta kalsın ki, futbol tarihinin kara bir sezonu olarak daima anılabilsin! > Kayseri rövanşı Kanal D'de Kayseri'den Ahmet Baran yazmış... Kayseri Taraftarlar Derneği'nden de çok sayıda benzer sitem var. Diyorlar ki, "Kayserispor'un 15 Temmuz 2006'da Yunan temsilcisi Larissa ile Intertoto maçnı yayınlıyacağını bir hafta önce anons eden Kanal D bizi neden Yunan televizyonunu izlemeye mahkum etti?" Hemen belirletim... Kanal D'nin Spor Daire Başkanı İlken Yasin Bey'le konuştum. Ortada bir anons yok ama bir yanlış anlama var. Larissa'nın sahasındaki maçın yayın hakkı tamamıyla Yunan kulübünün elinde. Ama Kayseri'de oynayacağı karşılaşmaların yayın hakkını Kanal D almış. Dolayısıyla Kayserispor'un Larissa ile oynayacağı rövanş maçını Kanal D'nin naklen yayınlayacak. Duyurmuş olalım! > Güle güle Tayfur O, aslında hiç bir zaman yıldız olmadı. Ama? Disiplini, adamlığı ve çevresiyle olan güçlü iletişimi sayesinde oynadığı her takımda ya model oldu ya da kaptan. Nitekim, Milli Takım eski teknik direktörü Mustafa Denizli'nin, "Ben saatimi bile Tayfur'a göre ayarlıyorum" sözü de bir futbolcunun istikrarını en güzel biçimde sunuşunu anlatmaya yeter de artar bile. Örnek insan ve mütevazı futbolcu; Tayfur Havutçu bugün yeşil sahalara veda ediyor. Ama? Geride yine bir çok dersler bırakarak, gidiyor. Hayatı boyunca parayı hiç konuşmamış bir futbolcu olarak... Jübilesinden kazanacaklarını bir okul yapımı için harcayacağını söyleyerek, veda ediyor. Üç Türkiye Kupası ve bir lig şampiyonluğu... Onun kariyerindeki performans pırıltıları... Kısaca, Tayfur Havutçu Beşiktaş kaptanına yakışan şekilde futbolu Beşiktaş'ta bırakarak veda ediyor! Güle güle kaptan.