Bu ülkeye birçok yabancı teknik adam geldi gitti; Derwall"den, Piontek'e, Otto Bariç'ten Veselinoviç'e ve Feldkamp'tan, Delbosque'ye... Bu ülkeye birçok yabancı futbolcu geldi gitti; Tony Schumacher'den, Simoviç'e ve Hagi'den Hooijdonk'a... Türk futbolu onlardan çok şey öğrendi... Çünkü hepsi iletişime açık insanlardı... Bu saydığım futbol adamlarının hiçbiri, Beşiktaş'ın hocası Tigana gibi medyadan kaçmadı... Fransız teknik adam, Türkiye'de hiçbir gazeteye, hiçbir televizyona bugüne kadar tek satırlık özel bir röportaj vermedi. Neden bu kaçış? Oysa, Fransız Milli Takımı'nın formasını 52 kez giymiş, Tigana gibi kariyer sahibi bir futbol adamının bu ülkeyle paylaşabileceği futbol adına çok özgün düşünceleri olmalıydı. Şahsen, böyle düşünüyor ve sessiz kalışına, kendisine yöneltilen özel röportaj taleplerini geri çevirişine hiçbir anlam veremiyordum. Beşiktaş'ı takip eden gazeteci dostlar da bu gizemli hale "Yönetim böyle söylemiş olmalı" demek gibi kanaatten öte bir açıklama getiremiyordu. Gerçeği Tigana'nın geçenlerde kapak olduğu bir Fransız dergisindeki röportajından öğrendim. Keşke öğrenmeseydim!.. Ne ürkütücü bir profil!.. Maalesef!.. O röportajdan çıkardığım Tigana profili şu; "İç dünyası ile dış dünyası savaş halinde olan huzursuz bir teknik adam!" Umarım yanılırım! Şu sözlere bakın ve kendi yorumunuzu kendiniz yapın... "Fransız futbol dünyası bana ihanet etti!" O, ihanet nedir? Fransa Futbol Federasyonu'nun Tigana'yı Milli Takım'ın başına getirmemiş olması! Peki neden bu izolasyon? Tigana ona da açıklık getiriyor, diyor ki: "Tenimin renginden dolayı!" Yani, "siyahi" olduğu için!.. Bakın şu çağdaş Avrupalının, sözüm ona Avrupa'nın en kültürlü ülkesi Fransız sosyetesinin haline!.. Bir insanı, siyah olduğu için dışlıyorlar!.. Nerede kaldı insan hakları? Oysa Tigana'nın iddiası bize ne kadar komik geliyor, değil mi? Maalesef!.. İddia doğru... Tigana haklı!.. Fransa'da siyahlar ile beyazlar birbirlerini bir kaşık suda boğacak kadar kin besliyorlar... Irkçılık korkutucu boyutta. Tigana bir ülkeden, ağır sendromlar yaşayarak gelmiş Türkiye'ye... Zannediyor ki, burada Fransa gibi... O yüzden insanlardan kaçıyor... O yüzden, medyaya özel röportajlar vermiyor. Fakat yanıldığı nokta şu, burası Türkiye!.. Burada siyah ile beyaz kardeştir... Bu ülkenin gelenek ve inançları, ten rengi üstünlük hesabı yapılmasına müsaade etmez!.. Aksine yüzde 99'u Müslüman olan bu ülkede insanlar yüce peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV) ölçüyü şu hadisi şerifi ile koymuştur: "Ne siyahın beyaza, ne de beyazın siyaha üstünlüğü söz konusudur. Üstünlük ancak ilim ile mümkündür!" Bu noktada söylemek istediğimiz şu: Siyah ile beyazın kardeş olduğu bu ülkede, beyazların ağırlıkta olduğu bir takıma teknik direktörlük yapan Tigana'ya Fransa'daki kâbuslarından kurtulmasını tavsiye ederiz. Aksi halde kafası ırkçı komplo teorileriyle meşgul bir teknik adamın o kabuslarından kurtulmadan Beşiktaş'a faydalı olacağına inanmak mümkün değildir. Kim bilir Beşiktaş'ın bu istikrarsız görüntüsünün altında yatan sebep de, teknik adamın bu ruh halinin pekala bir sonucu olabilir. O yüzden Tigana dikkatle izlenmeli... Korkularından kurtarmaya bakılmalı... > Mıhlama İyimserlik, karanlık tünelin sonundaki ışığı değil, oradan geçen treni görebilmekmiş. > Yalancı kavga Bir "yabancı" tartışmasıdır gidiyor!.. Serbest mi kalsın, yoksa 6'da mı? Aslında Futbol Federasyonu çoktan kararını verdi. En fazla 6 yabancı. Ama bu karar nihai değil. Nitekim bunun böyle olmadığının sinyalini de Fatih Terim, Bakü'de verdi. Hafızanızı zorlayın şöyle bir. Ne demişti Terim? "6 yabancı sahada olsun, gerisi serbest bırakılsın!" Doğrusu da... Gerisi yalancı kavgası... Parası olan istediği kadar yabancı alsın ama sadece 6 futbolcu ile sahaya çıkabilsin. Bunun kime ne zararı olabilir? Kârı mı; o kadar çok olur ki! Bir, iç piyasada rakamlar şişmez... İki, Avrupa'ya çıkacak temsilcilerimiz, rakipleriyle eşit şartlarda yarışma imkanı bulurlar. Üç, 6'dan fazla yabancı transfer eden kulüplerde forma için inanılmaz bir yarış olur. O yüzden bırakın yalandan kavgayı çözümü tartışın beyler... > Demirören istedi diye.... İddia ediyorum, Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören, bu ülkedeki en saf, en samimi ve en çocuksu yöneticidir!.. Hiç kimse düşüncelerini bugüne kadar onun gibi açık ve net ortaya koymadı. O diyor ki, "Beşiktaş 11 puan önde iken şampiyonluğu kaybettik. Beşiktaş'ın o çöküşünde F.Bahçe'nin parmağı var... Dolayısıyla, F.Bahçe'ye bu avantajı sağlayan her neyse bundan böyle o gücü kullanmasına izin vermeyeceğim!.." Bu bir temenni!.. Öte yandan Yıldırım Demirören'in böyle bir gücü olup olmadığı da tartışılır! Bitmedi, bir temennisi daha var Demirören'in... Diyor ki, "G.Saray'ın şampiyon olmasını istiyorum!" Laf aramızda, F.Bahçe'nin "Şaibe uyandıran açıklama" kapmasına soktuğu bu temenniye birçok Beşiktaşlı dostum, "Başkan sana ne G.Saray ile F.Bahçe'nin yarışından" diye itiraz ediyor. Ben de diyorum ki, "Kimse bu sözlere gereğinden fazla mana yüklemesin... Kimse Demirören'e yüklenmesin... Bir tarihte G.Birliği Başkanı İlhan Cavcav da yine benzer bir yarışta, G.Saray'ın şampiyon olmasını istemişti. Ama hemen o hafta takımı F.Bahçe'den fark yemiş, şampiyonluk yolunu açmıştı!" Unutmayın ki, futbolcuların da bir şahsiyetleri var... Başkanlar istedi diye futbolcular teslim olmazlar... O yüzden Demirören'e boş yere yüklenmeyin!..