Trabzonspor gerçeği

A -
A +

Kalli'nin teknik adamlık yaptığı bu ligde Özkan Sümer ve Ahmet Suat Özyazıcı gibi eski kurtlar, ne düşünür bilemiyorum. Ama Avrupa'dan elendi diye Trabzonspor cadı kazanı gibi kaynıyor: "Gemi, Karadeniz'de karaya oturmuş!" Vah ki, vah!.. Hayır!.. Trabzonspor, Galati'ye yenilip UEFA umudunu tüketti diye ağıt yakmak gerekmez! Dahası, ne Başkan Nuri Albayrak ve ekibini topa tutmak ne de teknik direktör Ziya Doğan'ı yerden yere vurmak, Karadeniz'de karaya oturduğunu iddia ettiğiniz geminin, açık sulara dönmesini sağlamayacağı gibi Trabzonspor'u da kurtarmaya yetmez. Aksine, muhtemel kongrenin müstakbel başkan adaylarına duyulur. Bu krizi büyütmek Trabzonspor için daha buhranlı günlere davetiye çıkarmaya zemin hazırlamaktan başka işe yaramaz. Var sayalım ki, "Gemi karaya oturdu", yapılması gereken o gemiyi orada çürümeye terk etmek midir, yoksa yeniden açık denizlere dönmesine elbirliği ile çalışmak mı? Elinizi vicdanınıza koyun ve söyleyin. Trabzonspor neden kaybetti, kötü oynadığı için mi? Bir Avrupa kupası maçında bu kadar çok pozisyon üreten ve elenen kaç takım vardır, söyler misiniz? Yangına körük çekmek yerine lütfen hastalığa doğru teşhis koyalım! Onca pozisyon üreten bir takım dört forvetle oynadığı halde elenirse, Ceyhun, Gökdeniz, Umut ve Ersen Martin'e sormak gerekir, "Bu kaybın sebebi nedir? " İşte Trabzonspor'un Avrupa'daki tükeniş hikayesinin sırrı bu soruda saklıdır. Maalesef Trabzonspor onca zenginlik içinde turu getirecek sonucu çıkaramamıştır, öncelikli sorun son vuruş becerisindedir, daha doğrusu beceriksizliğindedir! Sonra ki.. Daha disiplinli oynayan takımlar karşısında 1-0 gibi tur için yeterli skoru 8. dakikada yakaladıktan sonra bu avantajı koruyacak direnç, taktik ve strateji gücü ile geriye yardımı hiç düşünmeyen ileri uç adamlarının özveri eksikliğidir. Bir de, kanatlardan gol hamlelerini yeterince güçlü yapamamalarıdır. Gerisi laf-ı güzaftır. İyi şanslar Türkiye Beşiktaş'ın Moldova temsilcisi Sheriff ile oynayacağı Şampiyonlar Ligi 2. ön eleme maçına 24 saat kala endişe ve heyecan içindeyim!.. Neden bilemiyorum ama endişeliyim işte... Allah korusun!.. G.Saray'ın Trömsö ve Trabzonspor'un Galati macerasına benzer bir sona Beşiktaş da yakalanır ve Del Bosque, Scala, Toshack ile Tigana gibi dünya çapında teknik adamları kendi kör değirmenlerinde posaya çıkaran bilenmiş kafalar, Ertuğrul Sağlam gibi geleceği parlak bir teknik adamı futbola küstürür, bu ülke önemli bir teknik adamı daha yolun ortasında kaybeder diye... İstiyorum ki Beşiktaş, Moldova temsilcisi Sheriff ile oynayacağı maçı kazansın da Türkiye ve Türkiye'nin yetiştirdiği değerlen kaybolmasın! İyi şanslar... Ne olacak G.Saray'ın hali Yazlık komşum Deniz Alptekin sıkı G.Saraylı... Hem de Kadıköy'de oturan ve bütün dostları F.Bahçeli olan bir G.Saraylı... Deniz Bey diyor ki, "Bizimkilerin - F.Bahçeli dostların - diline düştün mü yanarsın! Ne olur, şu G.Saray'dan iç açıcı şeyler söyle!.. Kalli ne yapmak istiyor?" Aslında binlerce G.Saraylının aklından geçenler de aşağı yukarı aynı. G.Saraylılar Lincoln, Linderoth, Orkun ve Servet gibi önemli transferlere rağmen endişeliler. En çok da Arda için endişeliler!.. Bu büyük yetenek İlhan Mansız gibi kayıp olacak diye endişeliler. Endişelere kısmen katılıyorum ama ne dehşetle ayağa fırlayıp, "Ne yaptınız!" diye bağırıp çağırmanın ne arpacı kumrusu gibi kara kara düşünmenin ne de G.Saray'ı Avrupa'nın en sakıncalı kulübü gibi göstermenin anlamlı olacağını düşünüyorum. Zaten olan olmuş... Giden gitmiş... Gözden çıkarılan da çıkarılmış. Sıra gerçeği kınından çıkarmaya gelmiş! Kalli de bunun için uğraşıyor. Lig başladığında anlayacağız, eskilerle yeni düşünceyi değiştirmekte Kalli doğru mu yapıyor, yanlış mı? Ancak şu an değişime sabır göstermeli!.. Arda'nın defansif - mücadeleci futbolu ve yardımlaşmayı öğrendiğini görebilmek için sabır gösterilmeli. Lincoln kalitesinin G.Saray'da takım içi rekabeti güçlendirip, sadece Arda'yı değil Özgürcan, Aydın gibi gençleri de Türk Milli Takımı'na büyük yıldızlar olarak kazandıracağı günü görebilmek adına sabır gösterilmeli. Avrupa kupalarında G.Saray'ın ülkemizi daha başarılı temsili için sabır gösterilmeli! Özetle, bu sabrın ölçüsü de bir İstanbulspor maçı olmamalı. Dünya rekoru kırmak İçinizde, "Hayatın anlamı nedir?" veya "İnsan, bu dünyaya niçin gelir?" diye bir kere olsun kendi kendine sormamış biri var mıdır? Sizi, bilmem ama bu satırların yazarı son yıllarda hemen her sabah kendi kendine bu soruyu tekrarlar durur. "Doğum" ve "ölüm!" Birbirine zıt bu iki kavram, aslında iki nokta arasına sıkıştırılmış bir maceranın hülasası değil midir? Peki, sınırları bir asrı bulmayan bir ömür için insan, neden bu kadar büyük mücadelelere göğüs gerer, çilelere, acılara, sancılara katlanır, insanoğlu? "Medeniyet!" diye haykırıyor içimden bir ses. Evet... Bu noktada bir insan düşünün... Medeniyet için ömrünün en değerli 40 yılını eğitime adamış olsun... Tıpkı kendini yetiştiren öğretmenler gibi, nice sporcular, öğretmenler, mühendisler, avukatlar, doktorlar, askerler, gazeteciler, politikacılar, vasıflı - vasıfsız işçiler, memurlar yetiştirip, bu dünyaya armağan etmiş olsun. ...ve o münevver insan, kendi ışığı ile öğrencilerini daha iyi aydınlatabilmek adına verdiği mücadelede mum gibi eriyip, yıllara yorgun düşsün ve kendini yaşlılık hastalığının pençesinde bulsun. O hastalık ki, tuhaf bir şey... Muhammed Ali gibi bir büyük güç timsaline kendi başının ağırlığını titremeden taşıyamayacak kadar zafiyet versin... O hastalık ki, kendi ağırlığının üç katını kaldırtabilen Vasily Alexiev gibi dünyanın gelmiş geçmiş en büyük haltercisinin ellerini, kollarını güçsüz düşürebilsin... O hastalık ki, rekora koşan birçok atletin ayaklarını tutmaz etsin. Hatta, ünlü satranç ustası Gasparov gibi dahilerin zekâsını işleten hafıza diskini silip, kendine ihanet eden bir sinsi düşmana dönüştürebilsin. ..ve tüm sevenleri, bu büyük ışığın soluşuna çaresizce seyirci kalmak dışında hiçbir şey yapamasın! Bu katlanması ne zor şeydir, bilir misiniz? "Kazanmak" adına ter döken nice muhteşem ve muhterem insanları, düşünüyorum da, mutluluğu aramak için verilen onca mücadele ve sancılı geçirilen süreç sonunda dünya rekorları kırmak yerine sinirleri alınmış bir sakinlik denizine ulaşacaklarını bilselerdi, acaba bunca hırsa kapılırlar mıydı, hiç? Ah!.. Tecrübe, katlananlar için acıların, çilelerin sonunda ulaşılan Kevser havuzu değil mi? > MIHLAMA Yılların sorunlarını bir anda çözeceğini iddia edenler ya sihirbazdırlar ya da göz boyayıcılar. > Carlos'un rüzgârı Uğur Roberto Carlos'u alkışlamaya giden F.Bahçeliler, Uğur Boral'a hayran olarak dönmüşler. Bu hoş bir şey. Demek ki F.Bahçe'deki dinamitleri patlatmaya Carlos'un rüzgârı bile yetiyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.