Disiplinden sınıfta kalan bir ligin temsilcisi olan F.Bahçe'nin Şampiyonlar Ligi'ndeki umut arayışı Lyon karşısında bir kere daha hüsranla sonuçlandı. Hem de Selçuk'un golüyle 1-0 önde olmanın avantajını elde etmişken... Hem de 2-1 geriye düştükten sonra tekrar Tuncay'la 2-2'yi sağlamış olma moralini kazanmışken... Hem de Servet'in kırmızı kart görmesiyle 10 kişi kalan takım o beraberliği 15 dakika başarıyla korumuşken... Hem de Şampiyonlar Ligi için yeniden yeşil ışık yanmışken PİŞMİŞ AŞA SU KATTI F.Bahçe. ..VE uzatmalarda yenilen iki golle İKİ SEKSEN UZANDI F.Bahçe. Nakavt! Şimdi ağıtlar yakıp suçlu arama yarışı başladı. "EN KABAHATLİ KİM?" Vazgeçin arkadaşlar bu sevdadan. Uzatmayın bu işi daha fazla. Çünkü!.. Uzattıkça; futbolumuzun başına daha büyük işler açılıyor. Futbolcularımızın kendisine olan güven duygusu kayboluyor. Türk futbolunun temel hastalığı olan "Basit goller yeme" sendromu Milli Takım'da da, kulüp takımlarında da alışkanlık yapıyor. Uzattıkça tartışmalar, çatışmaya dönüşüyor. ...Ve kayıplardan ders çıkarma kültürümüz gelişmediği için de sinerjimiz içi boş tartışmalarla heba olup gidiyor. İyisi mi? Uzatmayalım artık bu içi boş tartışmaları. Bir kral kazanmak Aslında, "Bir kalp kazanmak" olmalıydı başlık. Ama hayır, bizde "kral"lar daima "kalp"ten önce gelir. Aslında kralların da bir kalbi olduğunu unuturuz. Onların da incinip güceneceğini hatırlamayız bile. Çünkü onları güçlü oldukları sürece hatırlarız. Çaptan düştü mü, burun büker geçeriz. "Öldü eski kral, yaşasın yeni kral!" Yunanistan ve Danimarka karşılaşmalarında olduğu gibi Ukrayna maçı öncesinde de Hakan Şükür'ün yerini doldurabilecek yeni bir kralın arayışı içindeyiz. Soruyorum size, madem bir kralsız yapamayacaktık, neden elimizdeki kralı yok ediyoruz ki? İşte, sırtından ay - yıldızlı forması çıkarılan duygu kralı Hakan Şükür'ün hâli; karaya vurmuş balık gibi. Dört maçtır; Ankara, Kayseri, Trabzon ve Sebat önünde golü de, futbolu da unuttu kral. Bu maçlar birer kâbus oldu kral için. Dilerim, Türk futbolu yeniden elbirliğiyle yok ettiği krala muhtaç olmaz. Güneş gibi centilmen Futboldan iki fotoğraf gözümün önünde duruyor. Biri, 2002 Dünya Kupası'ndaki üçüncülük maçı sonrası Türkiye'nin G.Kore ile birlikte tribünleri selamladığı o an. Diğeri, Beşiktaş - F.Bahçe derbisinde Emre'nin Nobre'ye yaptığı o çirkin hareket! Del Bosque bu hareket için "Çocukça" yorumunu yaparak, çocuklara da ayıp ediyor. Keşke, Beşiktaş'ın dünya çapındaki centilmen hocası, futbola Şenol Güneş hocanın gözüyle bakabilseydi. Her halde o zaman Emre'nin avukatlığına soyunmazdı.