samdan
camii
hayirli-ramazanlar

Uzun ve rahatsız açıklamalar

A -
A +

Bülent Uzun hakemliği bırakmış. "Neden yaptın Bülent hoca?" diyen bir Allah'ın kulu çıkmadı. Aksine futbol camiası neredeyse zil takıp oynayacaktı bu karara. Oysa Bülent Bey kendince haksızlıklara karşı çıkmak gibi soylu bir yolu seçmişti, Futbol Federasyonu ve MHK'ya bayrak açarak. Fakat!.. Uzun'a hiçbir hakem arkadaşı inanmadı, destek olmadı. Neden acaba? Bülent Bey, bu dışlanışın sebebini araştıracağına Star TV'de Telegol programına katılıp, konu mankenliğine soyundu. Eee... Ekran çocuğu olmak kolay değil. Herkes Erman Toroğlu olamaz ki. Nitekim Bülent Bey konuştukça battı, battıkça konuştu. Dürüst insanlara leke sürmeye kalktı. Adamlığı bizce mâlum Hamza Mısır gibi hakemleri kamuoyu önünde küfürbaz ilân etti. Kendi zayıflığını örtbas etmek için "Gidin siz falancayı araştırın" diye hakem meslektaşlarını aslanların önüne atma zavallılığını gösteren ispiyonculuğa yeltendi. Bitmedi, bir de medyada hiç kimsenin adamı olmamış, tamamen işinin sevdalısı olmuş, tertemiz, saygın bir gazeteciye; Ömer Faruk Ünal'a kara çalmaya kalktı. Ayıp ve günah! Allah şaşırtmasın! Böyleleri çırpındıkça batar. Ama o batağa onları iten dostları bile bu tiplere sahip çıkmazlar. Sözün özü şu. Mesela bizler, Ömer Faruk Ünal Bey'in adamlığına da, gazeteciliğine de kefil oluruz. Ama? Bülent Uzun'a meslektaşlarından bir Allah'ın kulu kefil olabilir mi? Şenol Güneş'i arıyor gözlerim Şenol Güneş'i arıyor gözlerim... Niçin biliyor musunuz? 2002 Dünya Kupası elemelerinde neler yaşadığını Gürcistan maçı öncesi Milli Takımımız'ın yeni patronu Ersun Yanal'a anlatsın diye. Belki o zaman Ersun hoca daha bir rahatlar. Belki o zaman kafasındaki doğruları daha rahat uygular. Belki o zaman, "Şu takımı gençleştir. Hakan Şükür'den kurtar Türkiye'yi" diyenlere daha cesurca cevap verir. Belki o zaman Gürcistan'a karşı Türkiye'yi yanıltmayacak daha atak, daha diri ve daha iş bitirici bir takım sürer sahaya. Mesela forvette Hakan Şükür - Nihat ikilisi, gerilerinde Tuncay, Emre ve Hasan Şaş gibi hücum özellikleri olan oyuncuları oynatan.... Kısacası, inandığını uygulayan ve "Kaybetsek de kendi doğrularımızla kaybedelim" diyen bir Milli Takım hocası arıyor gözlerim. Eğer Ersun hoca bu tarife uygunsa sonuna kadar onunla beraberim. Çünkü, 2006'ya başka türlü gidemez bu ülke. Ama değilse, hiç kusura bakmasın Ersun Yanal!.. Beşiktaş'ın hâli Beşiktaş, Süper Lig'de hep kaybediyor. Ama?.. Beşiktaş'ı yönetenler umutlarını hep muhafaza ediyor. Kıvanç Oktay bir adım daha öteye gidiyor, 'BÜYÜK BEŞİKTAŞ'ı vaad ediyor. Peki ne zaman gelecek o büyük Beşiktaş? Hemen özetleyelim, Beşiktaşlılar, "Sabırla koruğun helva olduğunu" öğrenecek sabır ve olgunluğu gösterinceye kadar. Sepp Piontek'i hatırlayın... Türk futbolunu yeniden yapılandıran Alman teknik adamı... Ekti, dikti ama hasadı toparlayamadan gitti. Hem de galibiyete hasret olarak gitti. Ama temellerini attığı Milli Takım hem 1996, hem 2000 Avrupa Şampiyonası finallerine gitti, hem de 2002 Dünya Kupası finallerinde dünya üçüncüsü oldu. Del Bosque ile Beşiktaş da böyle bir dönem yaşıyor. Bırakın Beşiktaş sezonu kaybetsin ama geleceği kazansın. Acısız oldu, Hagi'siz olmaz "On yılda toparlanamaz" denilen G.Saray büyük bir değişim gerçekleştirdi. Gheorghe Hagi ve aslanları bir uyandı, pir uyandı. Süper Lig'de oynadığı 4 maçın istatistikleri de süper. En fazla topu ayağında tutma rekoru onlarda. En isabetli pas yapma yüzdesi onlarda. En çok orta yapma sayısı onlarda. Onlarda olmayan ne var biliyor musunuz? Youla, Van Hooijdonk, Cenk ve Wederson... Bir de bu oyuncular Cimbom'da olsa şimdiden G.Saray'ı şampiyon ilân etmek abartı olmaz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.