G.Saray maçın sonlarına doğru nefessiz düşse de tam gaz ilerliyor. Öyle ki; 11. haftada lider F.Bahçe’nin 5 puan gerisindeyken üç hafta sonra zirveye kuruldu. Bu şans mı yoksa kalite ve güç farkı mı? Her üçü de... Ancak Trabzonspor’un F.Bahçe’yi devirişindeki payı da unutmayalım.
Ne Seferoviç ne de Icardi, varsa yoksa “Ölüsü yeter” dediğim 37’lik Gomis. İki topu direkten dönen Fransız yıldız dün biraz şanslı olsa İstanbulspor karşısında gol rekoru kırardı. Müthiş kabiliyet; golün âdeta kokusunu alıyor. Yüksek pozisyon bilgisi ile Galatasaray rakip ceza sahasına girdiğinde savunmayı efsunlayıp kendini unutturuyor. Son vuruş ustalığı, üstün zekâsı ve müthiş golcü özelliği ile de Galatasaray’ı sırtladı taşıdı!
Helal olsun... “Golcü” dediğin böyle olur.
Buruk’un vizyonu
Trabzonspor’un F.Bahçe galibiyeti ile zirve yarışı; güç, heyecan, coşku ve rekabet fitilini ateşlediği gibi İstanbulspor galibiyeti Galatasaray’ı liderlik koltuğuna oturttu. Vizyon ve büyük düşünce budur işte. Bravo Okan Hoca’m. Ancak?
Muslera kızakta mı?
Kulağıma bazı haberler geliyor. Uruguaylı kaleci dün cezalı olmasa “Muslera ile Okan Hoca’nın arasında ne geçti ki, tercihini adaşından yana kullandı” diye sorardım. Doğrusu, Okan Kocuk başarısız mıydı, Mehmet Yeşil’in golünü seyredişi dışında hayır ama lig sadece İstanbulspor maçından ibaret değil ki… Maraton uzun. Galatasaray’ı kupadan kupaya taşıyan tecrübenin kıymetini bilmek gerekir. Vefa nedir bilmeyenler sonra oturur dizini döver.
Bir başka soru. Aanholt mu, Kazımcan mı? Doğrusu tercihim bizim çocuklardan yana. Sonuçta Kazımcan henüz 19’unda, Abdülkerim, Nelsson ve Boey gibi tecrübelerin yanında olgunlaşacaksa, oynayacak. Buna kim ne diyebilir? Hele bir füzesi vardı ki müthiş ama ideal on birin değişmezi olmaya yeter mi bu?
Maçın adamı: Gomis