Ya bugün, ya yarın

A -
A +

hcicek@tg.com.tr Türkiye, Dünya Kupası'nda... Peki, "Yandık!.. Bittik!.. Kül olduk!.. Bu kafayla bu kupaya da gidemeyiz?" edebiyatı yapanlar nerede, diye sormayacağım... Çünkü, onlar hâlâ kaptan köşkünde mızıka çalmaya devam ediyor... Ogün ve Tayfun'un milli burukluklarından; akıllarınca kendilerine malzeme çıkarıyorlar. "İspanya Ligi'nin en iyi defans oyuncusu kadrodan çıkarılır mıydı?" Ya da "Ogün'e bu yapılır mıydı?" gibi, hiç bir nicelik ve niteliği olmayan; ucuz, basit; tamamen popülist bir yorumla gündemde kalmaya çalışıyorlar. Maksatları belli, üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek!.. Bunun için, daha da ileri giderek, "Bizim takım çok kaliteli ama Şenol Güneş'in teknik direktörlüğünde nereye kadar gider, bilemem?" gibilerden ahkâmlarını sürdürüyorlar... Tıpkı geçmişte, Fatih Terim'i çileden çıkardıkları gibi... Mustafa Denizli'yi en mutlu gününde "İçimizde İrlandalılar var" dedirtecek kadar sinirlendirdikleri gibi... Şimdi de, bilerek ve isteyerek Şenol hocayı çıldırtmaya çalışıyorlar... "Biz bu adamla başaramayız! Ne taktiği taktik... Ne programı program... Ne oyuncu seçimi seçim..." Hüküm var ama araştırma yok... Takip, bilgi yok... Ehh, böyle olunca; özünde söyleyecekleri ciddi fikir de yok... Ama yargı var: "Şenol Güneş'le bu iş olmaz!" Pekii, milli formayı giyen oyuncular ne diyor bu duruma? Kaleci Rüştü, Ömer, Alpay, Hakan Şükür, Yıldıray, Ergün, Arif ve diğerleri... Hatta, kadrodan çıkarılan Ogün ile Tayfun ne diyor? Gerçekten, finallerde Türkiye, Şenol Güneş ile bir yerlere gelemez mi? En mağduru bile, Güneş'in ne hocalığına, ne insanlığına, ne de saha içi ve saha dışındaki kişiliğine en ufak bir şekilde lâf söylemiyor... Hem zaten, bu takım, buraya Şenol Güneş'le gelmedi mi? Hem de sadece bir resmi maçı kaybederek gelmedi mi? Evet, ama bu iş Şenol Güneş'le olmaz... Niye, "Haşmet'li öyle diyor" diye... Şaşırmıyorum... Ama, biliyorum ki, başarıları yine ilk önce onlar sahiplenecek, "Bak, ben dememiş miydim!" diye parsa toplamaya koşacak.  Yıllardır savunageldiğimiz, "Türkiye değişiyor... Türkiye gelişiyor... Ya bugün ya yarın ama mutlaka bir gün Türkiye şampiyon olacak!" dediğimiz için, bize "umut taciri" sıfatını yapıştıranlar, bu kupanın sonunda, yine "Biz bu başarıyı Şenol Güneş'e rağmen bekliyorduk..." diye öne çıkacak... Hatta, daha da ileri giderek, geçmişte yerden yere vurdukları Fatih Terim'i bugün yere göğe sığdıramadıkları gibi yarın Şenol Güneş'e en çok sahip çıkacaklar. Varsın, çıksınlar!.. Ama iç karartan maksatlı yorumlarına artık bir son versinler...  Şimdi güne dönelim... Dünya Kupası maratonu; Fransa-Senagal arasındaki açılış maçıyla start alıyor... Bu kupanın bizim için önemi, yarım asır sonra ilk defa iddialı bir takımla yarışta yer alıyor olmamız. "...mutlaka bir gün...." dediğimiz gün bugün!... Öyle ki, ligimizde iyi-kaliteli bir futbol oynanıyor... İstikrarlı takımlardan doğan bir Milli Takım var elimizde... Saha dışı ve saha içi disiplini mükemmel olan bir takım bu... Futbol aşığı futbolcularla takım oyunu oturmuş... Ufukları zengin, dostlukları kuvvetli bir kadro... Seneler, seneler sonra bir büyük fırsat yakalamışız... Belki, Fransa'nın gurubu kadar kuvvetli bir grupta ya da İspanya ve İtalya'nın grupları kadar avantajlı bir durumda değiliz.. Ama yine de umutluyuz. Brezilya'dan da, Kosta Rika'dan da ve Çin'den de puan alacak durumdayız... Hatta, daha da ötesini, ikinci turu geçip, çeyrek finalleri aşarak, bir olmazı olur hale getirmeyi hedef seçmişiz... Hedefe ulaşmak için bir takım olmaya var mısınız? Haydi öyleyse, tüm güzel dileklerinizi ay-yıldızlı ekip için sıralayınız...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.