Zico, Rıdvan'ı auta attı
Türkiye'nin en itibarlı futbol eleştirmenlerinden Rıdvan Dilmen, Zico'yu sürekli yerden yere vurdu. Bence eleştirinin dozunu biraz kaçırdı Rıdvan. En son NTV'deki % 100 futbol programında demediğini bırakmadı. Şöyle ki, "Türkiye'de yeni moda çıktı, 'formda antrenörler, formsuz antrenörler' gibi. Antrenörün formda olanı, formsuzu olmaz ki! İyi veya kötü antrenör olur. Bana göre Zico iyi antrenör değil. Hiç şablonunu değiştiriyor mu, değiştirmiyor! F.Bahçe'nin taktik konuşması da 3 dakikayı geçmiyor, 4 arkada, 2 ön libero, ortada biri sağda biri solda iki kişi daha. A.Gücü antrenörü Hakan Kutlu diyor ki, 'F.Bahçe takımında belki Ahmet, belki Mehmet oynar ama onlar böyle oynayacaklar'. Sevilla antrenörü de diyor ki, 'F.Bahçe böyle oynar'. Böyle bir şey olabilir mi? Sevilla ile Türkiye Ligi'ni bir tutabilir misiniz?" Evet sevgili Rıdvan görüşüne saygımız var. Ama bir dönem F.Bahçe'yi çalıştırmış bir teknik adam olarak, Allah için söyle... Sistemi oturmuş, oyuncuları özel görevlerini bile ezberlemiş ve takım başarıyı bu şekelide yakalamış ise, "Tarzım ezberlendi, değiştireyim" der misin, demez misin? Ekip uyumlu bir orkesta gibiyse saatlerce futbolcularına her hafta nasıl oynatacaklarını anlatır mısın, anlatmaz mısın? Ey sevgili Rıdvan!.. Bu ağır eleştirilerin bir anlamı olmalı, o mana nedir bilemiyorum ama bildiğim bir şey var ki, F.Bahçe'yi Şampiyonlar Ligi'nde tarihinde Çeyrek Final'e taşıyan Zico, Dilmen'i auta atmıştır. Hem de ne zaman biliyor musun? Daha 9. dakikada kaleci hatasından F.Bahçe 2-0 geriye düştüğünde, senin yorumların etkisinde kalan milyonların, "Bu Volkan'ı daha niye oyunda tutuyorsun?" diye yüklendiği anda, kör, sağır ve dilsiz rolünü oynayarak, Volkan'a sonuna kadar sabredip, o cüceleşen kaleciyi penaltı vuruşlarındaki kurtarışlarışlarıyla deve dönüştürüp, turu kazandıran kahraman olarak yeniden sahneye çıkarıp, tarih yazdığı için!.. Lütfen Rıdvan, hiç değilse şimdi yiğidin hakkını yiğide ver! Senin gibi bir centilmene yakışan budur! Ziya Doğan, 'haklıymış!' Söz, senettir. Eğer, "Ayrıldığım kulüp hakkında tek kelime konuşmayacağım" diyorsanız, sözünüzün arkasında durmanız gerekir. Ziya Doğan, Trabzonspor'dan ayrılırken böyle dediği halde o sözünün arkasında ne yazık ki, duramadı. "Onca maceradan sonra benim sistemime döndüler, üçlü orta saha ile oynuyorlar" diye Yanal'a gönderme yaptı. Ardından "7 milyon euroya şampiyon olacak bir Trabzonspor kuracaktım, ancak başkanı ikna edemedim", diye Nuri Albayrak'a salladı. Doğan sözlerinde haklı mı, haklı!.. Fakat unuttuğu bir şey var. O, Albayrak yönetiminin ilk değil son tercihiydi. Hem de 13 teknik adam ile anlaşılamayınca, mecbur kalınan teknik adamdı, kendisinden şampiyonluk beklenen hoca değil. Ziya Hoca, bunun aksini söyleyebilir mi? Gerard Houllier: Gençler pişmeli "Ünlü futbolcular, futbolu bırakır bırakmaz, büyük kulüplerin başına geçmemeli, önce alt görevlerde pişmeli sonra teknik direktör olmalı!" Fransa Milli Takımı ve Liverpool'un eski hocası Gerard Houllier, bu sözleriyle İngiltere'de büyük bir tartışmayı alevlendirdi. O Houllier, 20'li yaşlarda Le Touquet'da oyuncu-menajer, Arras'ta genç takım antrenörü. Lens'i bir üst lige taşıyan, UEFA Kupası'nda mücadele ettiren, Lyon'u 2 defa lig şampiyonu yaptı, Paris ST. Germain ve Fransa Milli Takımları'nda teknik adamlık derken Liverpool'a 5 yılda 2 Lig, 1 FA Cup, 1 de UEFA ile Süper Kupa kazandırdı. Şimdilerde, dünyaca ünlü Clairfontaine Futbol Akademisi'nde teknik direktör. Tecrübeli teknik adam, Bryan Robson, Pierce, Southgate gibi ünlülerin futbolu bırakır bırakmaz, kulüplerin başına getirilmesinin hem kendilerini yıprattığını hem de İngiliz futbolunun, 1966'den bu yana milli takım düzeyinde başarı kazanamamasının en önemli sebebini oluşturduğunu iddia etti. Bu iddia aklıma bir, Almanya'daki Klinssman - Löw örneğini bir de bizdeki Bülent Korkmaz, Aykut Kocaman ve Rıza Çalımbay gibi açmadan solan ünlülerin teknik adamlık maceralarını getirdi.