Ata sporumuz, sizlere ömür!

A -
A +

Ata sporumuz güreşte neler oluyor? Neden sırtımız minderden kalkmıyor? Neden, ev sahipliğini yaptığımız Dünya Güreş Şampi-yonası'nda 1 altın madalya ile övünür hale geldik? Neden... Neden... Neden?.. Geride bıraktığımız eylül ayının ortalarında Dünya Güreş Şampiyonası'na ev sahipliği yaptık. Ülkemiz, 5 sıklette olimpiyat vizesi aldı. Buna sevinmeli miyiz? Hatırlatalım: Grekoromende 1 altın, 1 gümüş, 2 bronz, serbestte 1 gümüş madalya ile kapadık şampiyonayı. Öte yandan İran hem serbestte, hem de grekoromende takım halinde birinci oldu. Güreşe yeni başlayan bazı ülkeler bile bizi geride bıraktı. Güreş Federasyonu Başkanı Bekir Çeker, iyi niyetle bir şeyler yapıyor, ancak bu çabalar yeterli mi? Türk Güreşini eskisi gibi ayağa kaldırmak, gerçekten ata sporu yapmak için neler yapmak lazım? Dünya ülkeleri güreşte yol alırken, Türkiye neden yerinde sayıyor? Bunun bilimsel bir açıklaması yok mudur? Bu ülkede Spor Akademileri, BESYO'lar ne işe yarar? Spor bir bilim dalı değil, ancak bilimden faydalanır. Eskiden bu iş güce ve tekniğe dayanırdı, şimdi sporcu her türlü desteği alıyor. Mentöründen psikoloğuna, doktorundan kondisyonerine kadar... ÖVÜNMEK GEREKİRSE... Bazen, Hamza Yerlikaya gibi güreşin ana damarını ve kodlarını yakalıyor ve dünyaya meydan okuyoruz. Ancak bize bir Hamza değil, yüzlerce, binlerce Hamza Yerlikayalar lazım. Başka türlü de kimse "Güreş bizim ata sporumuz" diye övünmesin... Ata sporumuz olduğu yıllara bir gidelim isterseniz: Yıl 1958... Londra Olimpiyatları... Gazanfer Bilge (62), Celal Atik (67) ve Yaşar Doğu (79) aynı anda minderdeler... Efsane güreşçilerimiz, tüm rakiplerini tuşlayarak finallere adını yazdırmışlar... Kendilerine o kadar güvenleri var ki, finalde de aynı anda tuş yapmaya karar vermişler... Yan yana 3 minder ve 3 minderde de 3 Türk güreşçi... Güreşçi değil, adeta savaşçı... Ve güreşin bir yerinde kafalarını çevirip birbirlerini kesiyorlar... Bu kesme demek, "Ben tuş yapmaya hazırım" demek... Ve hep birlikte rakiplerini tuşluyorlar... Aynı anda 3 Türk güreşçisinin kolu havada! 48 Olimpiyatları'nda 6 güreşçimiz şampiyon oldu... Eğer 6 minder yan yana olabilseydi, 6 tuşu da birlikte yapabilecek güce ve kudrete sahiptik... Masal değil, 1948 Londra Olimpiyatları'nın 6 şampiyonunu hatırlatalım: Yaşar Doğu, Celal Atik, Gazanfer Bilge, Nasuh Akar, Ahmet Kireççi ve Mehmet Oktav... Hepsi de altın madalya alarak İstiklal Marşımızı tüm dünyaya adeta ezberlettiler. Üstelik bazı güreşçilerimiz hem serbest hem de grekoromen dalda güreşiyor ve madalya alıyordu o yıllarda... 20 BİN LİRA ALDI DİYE... Gazanfer Bilge, güreşi 28 yaşında niçin bıraktı bilir misiniz? Onu da anlatalım: Gazanfer Bilge, 1948 Olimpiatları'nda kürsüye çıktıktan 1 yıl sonraki dünya şampiyonasında yine şampiyon oldu. Kendisine sponsor olan bir banka 20 bin lira ödül verdi. O zaman spor yazıları da kaleme alan Burhan Felek, "Gazanfer Bilge para aldı, artık amatör değil" diye yazı yazdı. Ve FILA, kendisini 1952 Helsinki Olimpiyatları'na profesyonelsin diye almadı. Bunun üzerine Gazanfer Bilge çok sevdiği güreşe veda etti. Şimdi gelelim 2011 Dünya Güreş Şampiyonası'na... Her türlü konfor... Devasa salon... Sporcuları altına boğan ödül yönetmeliği... Evler, otomobiller, yüzlerce Cumhuriyet altını... Aldığı dairelerle apartman kuran sorcularımız var. Ancak kimse onların yolunu 'Sen profesyonel oldun' diye kesmiyor! Ve sonuç ortada... Durum böyleyken Türk güreşi resmen yerlerde sürünüyor. Bir tek Rıza Kayaalp'in şampiyonluğuyla yetinmek bize yakışır mı? Güreş Federasyonu Başkanı Bekir Çeker, kafa takımını, antrenörlerini çok titizlikle seçip, büyük bir ciddiyet ve kararlılıkla çalışmalarına devam etmeli. Önce şunu soralım; 5 bilemediniz 10 dakikalık bir güreşte yorulmak, Ata sporu güreş olan bir Türk güreşçisine yakışır mı? Öyleyse, Olimpiyatların "Daha hızlı, daha yüksek, daha güçlü" sloganını da hayata geçirmek için laf üretmek değil başka bir şey yapmak lazım; Çalışmak... Çalışmak... Çalışmak...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.