Beşşar ve Esma Moskova’da, Büşra Dubai’de, amca Rifat Fransa’da, Mahir, Rami ve İhab kayıplarda.
Beşşaru’l-Esed, Enise Mahluf ve Hafız Esed’in ikinci oğlu olarak doğar (1965-Şam). Aslı Beşar değil, Beşşar (müjdeci).
Büyükbabası Ali Süleyman avamdan kurtulup eşrafa katılmak için Vahş olan (insandan kaçan) soyadını Esed (Aslan) olarak değiştirir. Ama Türkiyede Esat kullanılır.
Hafız da hoş bir isimdir, gelgelelim “muhafız aslanımız” darbe arbede peşindedir. Mişel Eflak adlı Ortodoks’un kurduğu BAAS hareketine katılır, hızla sivrilir. Mesaisini ordu içindeki Sünnileri, Dürzileri ve İsmailileri tasfiye için harcar. İnce ince kadro kurar. Yeri ve zamanı gelince ihtilal yapar.
Esedler Suriye’yi tam 54 yıl yönetir, sadece devlet müesseselerini değil para getiren sektörleri de ele geçirirler.
Girdikleri sahadan rakipleri mecburen çekilir, çünkü vergi dairesi, ruhsat, tescil, sigorta üstüne gelir.
Sadece Rami Mahluf’un şahsi serveti 5 milyar doları aşar, kardeşleri İyad ile İhab ona keza. Cham Holding ile banka, sigorta, finans, inşaat işlerine bakar. Syriatel para basar. Gümrükler elindedir âdeta. Hasılı ekonominin %60’ı ondan sorulur kabaca.
Esed muhaberatı güçlendirir akrabalarını ve sadık hemşehrilerini mühim mevkilere getirir. Oğlu Albay Basil’i (Halep’te atlı heykeli yıkılan) başkanlığa hazırlar. Basil İngilizcede fesleğen Arapçada reyhan demektir. Yunancada ise basileus’tan (kral) gelir. Acımasız bir asker, hırslı bir siyasetçidir. Hızlı otomobil kullanır, ünlü bir süvaridir. Para dolu bir araba ile havaalanına (Almanya’ya) giderken kaza geçirir. Asfalt ıslak mıdır, hava sisli midir? Bilmiyoruz. Yoksa birileri biletini mi kesmiştir?
Kız kardeşi Büşra da Beşşar’a benzer bir isim taşır, müjde demektir. Büşra Hama katillerinden Asıf Şevket’le yakınlaşır. Basil, Asıf’ı uzaklaştırmak için tutuklatır, çünkü adam evli ve beş çocuk babasıdır. Basil ölünce mani kalmaz evlenir yuvalarını kurarlar, bu sefer Mahir Esed Asıf’ı karnından vurup yaralar.
Beşşar’ın küçük kardeşi Mecd ise zihinsel özürlüdür, kendi hâlindedir, 2009 da hayatını kaybedecektir.
Silik tutuk bir gençtir, çekingendir. Franko Arap el-Hurriye Kolejinden mezun olur, Şam Üniversitesinde tıp okur. Tişrin Askerî Hastanesinde hekimliğe başlar (1988) Sonra İngiltere Western Eye Hospital’da göz ihtisası yapar. Üniversite çevresinde adı asosyale çıksa da bankacı Esma’yı tavlar. Ya da Esma onu kapar, hazır beyaz atlı prens gelmişken kapıya...
Esma Londra’da yetişir, arkadaşları Emma derler ona. Arapçası iyi değildir. Babası Dr. Fawas Akhras ünlü bir kardiyologdur. Esedlerden uzak dur dese de kızı aldırmaz.
Basil müstakbel devlet başkanı olarak yetiştirilmiştir. Hâlbuki Beşşar hem ilgisiz, hem bilgisizdir. Babası ona sevimli roller seçer, açılışlar, kutlamalar, asker ziyaretleri falan. Yandaş basın allar pullar, kurtarıcı gibi sunar. Esma daha fazla ilgi toplar, alımlı ve bakımlıdır, Vouge tarzı dergilerde boy boy fotoğrafları çıkar.
Beşşar orduyla temas için askerî akademiye başlar ve Ocak 1999’da albay olarak çıkar. Onun için teğmenlik, yüzbaşılık, binbaşılık, yarbaylık gereksizdir. Rahat yönetsin diye eski tümen komutanları da tekaüde sevk edilir, yerlerine Beşşar’ın seçtiği genç Nusayriler gönderilir.
Hafız Esed ölünce (2000) anayasa değiştirilir, devlet başkanlığı için asgari yaş şartı 40’tan 34’e indirilir.
Yani zirveye tırmanarak çıkmaz, paraşütle atlar.
Zaten tek parti rejimidir oy alsa da başa geçecektir, almasa da. 10 Temmuz seçiminde %97,29’luk bir nispetle oturur koltuğa.
Oysa ülkedeki Nusayriler onda bir bile değildir. Gözlemciler “hile yapıldı” der rapor tutar, BM esef eder, kınar. Amaaan, kimin umurunda?
Önceleri Türkiye ile arası iyidir, sık sık İstanbul’a gelir. Bilhassa gümrüklerden sorumlu devlet bakanı Kürşat Tüzmen ile samimidir. Hatta Kürşat Bey İMKB’nin açılışını onlara yaptırtır (2004). Şam’a da bir borsa kurması istenince hay hay der, tecrübe paylaşır. Gaziantep Şam arası yol olur, günübirlik gidilir gelinir. Bayramlarda hudut geçişleri kolaylaşır, hatta sınırların kaldırılması dile getirilir.
O günlerde Suriye’ye gidenler, Şam’ı, Halebi, Hamayı, Humus’u, Neva ile Busra’yı rahat gezer menkıbeleri ile büyüdüğümüz velilerin türbelerini ziyaret ederler.
Lübnan sıkıntılı bir coğrafyadır. Abdülhalim Haddam dengeleri iyi bilir, Suriye işgalini bir şekilde devam ettirir.
Beşşar güç sarhoşu olunca Lübnan’a da kendi adamlarını getirir ve Başbakanı Refik Hariri gibi sevilen bir isme bombalı suikast düzenletir. Milyonlar sokağa dökülür (Lübnan İntifadası- Sedir Devrimi) neticede post serdikleri ülkeden çıkarılacak, apar topar sepetleneceklerdir (5 Mayıs 2005).
BM Soruşturma Komisyonu suikastin arkasında Esed’in olduğunu tespit etse de Rusya varken dokunamaz. Maskeli beşler dünyadan büyüktür zira.
Derken Tunus direnişi yükselir, Zeynel Abidin çarığını çorabını toplar çekilir.
Dera’da birkaç çocuk duvarlara “Doktor sıra sana da gelecek” yazar. Gülüp geçse bir şey yoktur ama üstüne gider, tıfıllar işkenceye alınırlar. Bunlardan ikisi (bakın şu delikanlılığa) arkadaşlarını kurtarmak için hadiseyi üstlenir. Dışarı salınanlar tanınacak hâlde değildir. Dövülmüş, elektrik verilmiş, yüzü gözü mosmor şişmiştir. Sırtlarında yol yol kamçı ve palaska izleri... Resimler yayılınca nümayişler başlar, silah şiddet yoktur, slogan atar dağılırlar.
Suriye âlimlerinden rahmetli Ramazan el-Buti “Sakin olun” der, “Bakın Rifat Hama’da 88 cami yıktı, kırk bin mümini şehit etti. Beşşar da aynı şeyi yapar!”
O günleri iyi hatırlıyorum burada çayı kahvesi önünde daktilo tıkırdatan çok bilmişler şehit âlimi “Emevi uleması” diye alaya alırlar. Eh serde Humeynicilik olunca…
Derken Sünni bölgeler kuşatılır, hastanelere, fırınlara, duraklara, su başlarına ve pazar yerlerine varil bombaları yağar.
Camiler zaten namlunun ucunda.
Halep, Doğu Guta, Daraya aynen Gazze gibi kuşatılır, çoluk çocuk aç ve açıkta kalır. Minikler “Anne cennette ekmek var mı” diye sorar.
Beşşar sürgündeki amcası Rifat’tan felaket korkar, onu komplo kurmakla suçlar. Kuzeni Hafız Mahluf’u azledip Belarus’a yollar. Emmioğlu (Şebbiha lideri) M. Tevfik Esed’in beynine sıktırtır. Hem nerede? Dede evinde, ata ocağında. Diğer kuzeni Munter el-Esed’i Lazkiye Elzira’da içeri tıkar. İstihbarat Şefi Ali Memluk’ü ev hapsinde tutar.
Peşpeşe kafalar kopunca orduda dikkat dağılır, düşünün Palmire hava saldırısında tümen komutanları öldürülür yanlışlıkla.
Eylül 2014’te Rakka vilayetindeki dört askerî üs düşer, artık Şiiler de tenkide başlar.
Putin, üstüne vazife gibi bizzat saldırı başlatır, hıncını dullardan yetimlerden alır. Bu kadar kan döktükten sonra bir de üs istiyor pişkinliğe bak. Tartus Limanı’nı tutacak, Akdeniz’e açılacak, Libya’ya yayılacak aklı sıra.
Halep’i gece gündüz bombalatır, ne meskûn mahal bırakır, ne tarihî eser kalır.
Guta’ya Sarin gazı ile saldırır. 1.729 insanı boğar. Sonra Han Şeyhun’da kimyevi silah kullanırlar (2017).
2021 seçimlerinde mültecilere ve yerinden edilenlere oy kullandırılmaz. Muhalifler sandığa uğramaz. Ama paşa %95,2 ile 7 yıl daha koltukta.
Esedler devleti mafyaya çevirir, bir avuç Nusayri’yle çökerler kaynaklara.
Beşşar solcu gibi görünse de Avrupalı faşistler ve Neonazilerle irtibat kurar. “DAEŞ’le savaşıyoruz” der, İslamofobi’den medet umar.
İngiliz (BNP) lideri Nick Griffin acaba der, Suriye’ye yaptığı gezide oyuna geldiğini anlar (2014).
Suriye İnsan Hakları Ağı’na göre, Esed yanlısı güçler en az 580 bin insanın ölümünden sorumludurlar.
Milyonlarca muhacir yurt dışında.
Aralık 2013. BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Navi Pillay, Esed’in savaş suçu işlediğini açıklar. Haziran 2014. ABD Beşşar’ı iddianameye sokar, UCM’ne yollar. Kanada ve Hollanda da arkasındadır (2023).
Bilahare “BM İşkenceye Karşı Sözleşme”yi ihlalle suçlanır. UAD’nda ortak bir dava açılır. Fransa, Suriye’de sivillere karşı kimyevi silah kullandığı için hakkında tutuklama emri çıkarır.
Muhaberat elemanları ve şebbihalar adam ve kadın kaldırır, mala çöker, ırza geçer, fidye alırlar. Öldürseler de bir şey çıkmaz, yargılanmayacaklardır nasıl olsa. Makam, mansıp, fülus sadece dostlara.
Nitekim Brüksel’de toplanan AB dışişleri bakanları, Beşşar ve dokuz şaki için seyahat yasağı ve varlıklarını dondurma kararı alır.
Cephede de kaybeder, Lazkiye ve Şam’a sıkışırlar.
Ancak asrın katili Kasım Süleymani İran Şiilerini, Iraklı Haşdi Şabi ve Lübnan Hizbullahını bölgeye yığar. Yakaladıkları mülteci Hazaraların cebine uyuşturucu koyar, “Ya darağacına” derler, “Ya da savaşa!” 6 milyonluk Halep metropolü mezraya döner mezarlık olur âdeta.
Derken Rusya Ukrayna’da çamura batar.
İran ve Hizbullah İsrail karşısında hezimete uğrar. Şii Hilali darmadağın olur. Bırakın oyuna getirdikleri Hamas’ı kurtarmayı, başlarının çaresine bakamazlar. Beşşar biteviye “dış düşmanlar” sazı çalar, kendisi hatasız kusursuzdur zira.
Esma mı? “Çöl gülü” alışveriştedir teyzesi, düşünün bavullarını toplarken bile avize ısmarlar. Deste deste sterlin harcar.
Minikler “Anne cennette ekmek var mı” diye sorar.Cümlesi Bizi ağlattı.Diğerleri mutlu etti.Kalemine yüreğine sağlık.