Kupada çeyrek final maçları yarın başlıyor. Ben de finale doğru bir tahmin yürüteyim istedim. Son 8'de 6 Avrupalı, 2 G.Amerikalı var. Ukrayna en büyük sürpriz. Ama en zayıf halka olarak da görünseler Sheva ve arkadaşlarının kendileriyle aynı tarzda oynayan İtalyanlar'ı eleyebileceğine inanan bir çok insan var. Hele de Sheva'nın yıllardır İtalyan defans oyuncuları arasında leblebi gibi gol attığı düşünülürse. Almanya'da makinanın dişlileri kusursuz bir şekilde işliyor. Arjantin ise erken form tutmanın bedelini performansındaki düşüşle ödüyor. Ev sahibi yarı finale yakın duruyor. İngiltere her ne kadar beklentilere cevap verecek tempoyu yakalayamasa da, önemli eksikleri olan Portekiz karşında daha avantajlı. Bu maçın sonucunu ya uzaktan şutlar yada penaltılar belirleyecek gibi. Brezilya-Fransa maçı ise 98'in rövanşı. Sambacılar daha dik duruyor, ancak Horoz da sürprize açık olduğunu Boğa'yı gagalayarak gösterdi. Bu maçın galibi bence kupayı da alır. Bu arada kupanın rakamlarını haftaya sizlerle paylaşacağım, umarım kart rekoru kırılmaz! ------ Giovanni Telkenar Ben hayatımda hiç maç anlatmadım. Canlı yayın tecrübem ise 2-3 kez ile sınırlı. Olayın zorluğunu bizzat yaşayarak öğrendim. Bugüne kadar herkesin yazdığı, konuştuğu Dünya Kupası maçlarının anlatımlarında yaşanan hatalara da bu bilinçle sessiz kaldım. Hepimiz insanız, hata kula mahsus inancıyla maç başına 5 tane düşen ciddi hataları iş heyecanına verdim. Ancak İtalya-Avustralya maçının spikeri Gökhan Telkenar sabır taşını çatlattı. Karşılaşmanın son saniyesinde Gök Mavililer lehine çalınan penaltı sonrası kendini kaybeden arkadaştan bahsediyorum. Penaltıyla uzaktan yakından alakası olmayan pozisyonda hakemin kararını çılgınca kutlaması spikerlik adına utanç vericiydi. Pozisyon penaltı dahi olsa bu kadar taraflı anlatım eminim ki İtalyan spikerler tarafından bile yapılmamıştır. Mesleğin duayenleri daha iyi bilir ve değerlendirir tabii. Ancak ben üzerinde formayla yazan ve anlatanların her şeyden önce fair-play katili olduğunu düşünüyorum. ------ Futbol bu değil! Dünya Kupasın'da mücadele sürüyor, ancak Fransa-İspanya maçını bir kenara koyarsak futbolun tüm güzelliklerini hem de fair-play içinde seyrettiğimiz bir maç göremedim henüz. Çekler, İtalya'ya elenirken futbol oynamaya gayret eden taraftı. 26 dakika tek kale oynadıktan sonra ölü toptan golü yediler. 10 kişi kaldıktan sonra bile hız kesmediler. Hem de forvetleri olmamasına rağmen. Buna karşın İtalya tek forvetle çıktığı maçı, aynı şekilde tamamladı; hep defans, tam defans yaparak. İçim sıkıldı. Asıl üzücü olan ise sevgili Bağış Erten'in televizyon erkanında yaptığı "Daha çok isteyen kazandı" yorumuydu. Sahada en çok mücadele edenin Nedved olduğuna dikkat etmedi mi? Neredeyse Totti'nin bile maç boyunca orta sahayı geçemediğini görmedi mi bilemiyorum, ama bu yorum Çekler'e büyük haksızlıktı. Başkası söylese belki derdim de Erten'e hiç yakışmadı. Hollanda, Portekiz maçında Portakal'ın hakikaten turşusu çıktı. Ben hayatımda bu kadar defansif, sert, çirkef bir Hollanda seyretmedim, umarım tekrarı olmaz. Futbolculuğuyla hocalığı bu kadar zıt olan Van Basten de bundan sonra maçları tribünden izler. Brezilya'ya gelince; tam bir Parreira zihniyeti. At ve yat taktiğiyle F.Bahçe'yi şampiyonluğa taşıyan teknik adam, herkesin heyecanla beklediği Brezilya'yı da aynı mantıkla sahaya sürünce tribünlerin isyanı kaçınılmaz oluyor. Brezilya kupaya en yakın aday olarak görünüyor, ancak bu futbolla kazanırlarsa kimseden alkış beklemesinler.