Sıkılmadınız mı madalyonun hep bir tarafını seyretmekten? Kendi ördüğünüz duvarın arkasında ne var düşündüğünüz olmuyor mu hiç? Bardağın bir de boş yanı var biliyor musunuz? Yani hep büyükler puan kaybetmiyor aslında! 'Küçükler' söke söke alıyor o puanları! Sizin kendi gözünüzde büyüttüklerinizin gerçek devlerle karşılaştıklarında ne hallere düştüklerini yıllardır görüyoruz. Ama cüceleri dev gösteren gözlüklere sahip sizler kendi dünyanızdan çıkmamak konusunda o kadar ısrarlısınız ki; komik olayları ciddiye almaktan gelişmeleri algılayamıyorsunuz. Uyduruk kahramanlarınızın yalanlarına öyle inanıyorsunuz ki; kraldan fazla kralcı davranıp onların hatalarını savunurken kepaze olduğunuzu anlamıyorsunuz! Gerets'in, Inamoto aşkını bir kalıba sığdırmaya çalışanlar, Zico'nun Uğur Boral - Ümit Özat değişikliğini futbol dehası sayanlar, Ziya Doğan'ın elindeki kadroya rağmen -ki bordo-mavili ekip en kötü ihtimalle Türkiye'nin en kaliteli ve alternatifli dördüncü oluşumudur- adeta can çekişmesini yönetime ve futbolculara yükleyenler, açık futbol oynayan Vestel'i yendi diye Tigana'nın G.Antep karşısındaki aczini görmeyenler, sizleredir sözüm! Ertuğrul Sağlam'ın Kayseri'de yaptıkları ortadadır! Ersun Yanal'ı tartışmaya bile gerek duymuyorum. Engin İpekoğlu, Bülent Korkmaz ve Bülent Uygun da ellerindeki imkanları zorlayarak seslerini duyurmaktadır. Sırtını 100 yıllık kulüplere, dev bütçeli yönetimlere, koskoca camialara, muhteşem taraftara, hatta yeri geldiğinde masa başı oyunlarına dayayıp hepsi yıldız oyuncularla mücadele etmek kolay, buyurun nehrin sakin sularından çağladığı yere alalım sizi de bakalım ne kadar yüzme biliyorsunuz, görelim! Dost acı söyler kusura bakmayın! Konuştuğumuz Türk futbolu ise eğer; ki ben öyle olduğuna inanıyorum, kimseye takla atacak halim yok. Kimse küsmesin! -------- >>> Umutlanmasak mı? "Umut, içinde bulunduğu durumdan memnun olmayan insanlar içindir!" Bu sözü duyduğum zaman aklımda birçok farklı çağrışım oldu. Nereye koysan 'cuk' oturur bir söz. Konu ne olursa olsun, joker olarak kullanılabilecek bir slogan. Aşık, kayıp sevgiliyi bulmayı umut eder... Futbolcu şampiyon olmayı... Madenci zengin bir damar bulmayı... Anne-baba çocuklarının mutluluğunu görmeyi... Asker savaşmamayı... Halk mesut, politikacı iktidarda olmayı... Herkes dertsiz, tasasız, mutlu ve sağlıklı yaşamayı umut eder. Pek tabii ki; zengin olarak... Peki kaç kişi umutları için çaba harcar? Kaç kişi hayalleri uğruna yolun sonuna kadar gider? Onları hak etmek için neleri feda eder ve bulduğunda 'tamam' der? Bu soruların cevabını bilen var mı? Ya da 'umut etmek, iyi midir yoksa kötü müdür?' sorusunun cevabını?.. Umut ederim ki; umuda ihtiyacınız kalmaz! Umarım yani...