Beşiktaş yıkımının dumanları tütüyordu Kadıköy semalarında. Yağmurlu bir hafta içiydi. Buna rağmen tribünler boş denilemeyecek seviyedeydi. Maç öncesi, aralarda “Yönetim istifa” tezahüratlarıyla tepkilerini koyan taraftarlar, takımı desteklemekten geri kalmayarak örnek bir futbol izleyicisi profili sunuyordu. Cezasını bitirmiş Jorge Jesus da son demlerini sürdüğü kulübeye neşteriyle dönmüştü. Derbi kadrosundan oldukça farklı bir takım sürdü Portekizli sahaya. Arda’ya ne olduğunu bilen yok tabii!
Savunmada dörtlüye dönen Fenerbahçe’nin, Kayseri’ye karşı orta sahayı tek başına İsmail’e teslim etmesi çılgınca görünüyordu. Zira aynı tercihi Siopis’le yapan Trabzonspor bedelini ağır ödemişti. Ancak rakibin ‘Mensah’sız başlaması orta sahadaki muhtemel bir Kayseri hakimiyetinin önüne geçmişti ki, Mane’nin erken sakatlığı da Fenerbahçe’yi rahatlatan başka bir etken oldu. Orta sahaya hakim olanın baskın duruş sergileyeceği beklentisi de uzun toplarla boşa çıktı. Top bir o kalede bir diğerindeydi.
Tam da Emre Mor tarzı oyuncuların arzu edebileceği açık bir saha vardı. Ki Emre bu fırsatı heba etmedi. Serdar Dursun’un grip olduğu için kadroda olmayan Pedro’dan fazlasını verdiği maçta skoru bulan Jesus, oyunu tutmayı bu sefer başardı! Fenerbahçe, eski normalde mutlak favori, günümüz gerçeğinde tereddütlü olduğu maçı kazanarak adını yarı finale yazdırdı. Beşiktaş’tan sonra Trabzon ve Galatasaray’ın da olmadığı yolda en güçlü rakibin Başakşehir olduğu düşünülürse Ali Koç dönemindeki ilk kupa uzak değil. Bunu da alamayan sokağa çıkmasın bir zahmet!.
MAÇIN ADAMI: Emre Mor