Dünya Kupası haftaya başlıyor. Spor medyasının ustalarından sevgili Halit Kıvanç ağabeyimizin deyimiyle "Futbolun güzellik yarışması" 9 Haziran günü Almanya-Kosta Rika maçıyla start alıyor. Maalesef bizler, "Türklerin ikinci vatanı" olarak tabir edilen Almanya'daki bu muhteşem organizasyonda Milli Takımımızı izleyemeyeceğiz. Yine Brezilya'yı tutacağız birçoğumuz. Arjantin'i, Hollanda'yı, İngiltere'yi destekleyeceğiz. Yıllarca yapıp, 2002'de unuttuğumuz gibi... Hatırlıyor musunuz, Kore'deki ilk maçımızda Brezilya'ya gol atan Hasan Şaş, şaşkınlıktan ilk anda sevinememişti. Yıllarca desteklediği takıma gol atmıştı, nasıl şaşırmasın! Şenol Güneş, 1-2'lik bu maçtan sonra "Bizim için tecrübe oldu. Bundan sonraki turnuvalarda başarılı olacağız" deme aklı evelleğini göstermişti. Sanki elenmişiz gibi! Ve takım 3. olduğunda "İnandık, başardık" gibilerinden bir şeyler söylemişti. Velhasıl 3. olduğumuzla kaldık. Letonya'ya elenip Avrupa'dan, İsviçre'ye elenip Dünya'dan olduk. Elbette "ortaya karışık" misali çeşitli bahaneler üretildi. Birileri suçlandı, birileri ipe çekildi. Oysa ne Verpakoskis'ti bizi yıkan, ne de grup maçlarında alınan beraberlikler. Biz zaten mağlup çıkmıştık yola... Peki hiç sorduk mu; niye? Ama ben size şimdi gerçeği açıklayacağım. Hem de 3-4 hafta önce yaşanan çok net bir örnekle... Tarih; 7 Mayıs 2006... 90+2'de gelen bir gol ile 3 puan alan bir takım... Tarih; 14 Mayıs 2006... Son saniyede direğe çarpan golle yıkılan bir takım... Gülen takım Beşiktaş derbisini Hasan Kabze'nin son dakika golüyle kazanarak şampiyonluk umudunu sürdüren G.Saray. Yıkılan takım, hiçbir şey oynamamış olsa da Appiah'ın son saniyelerde direğe takılan vuruşunun gol olması halinde şampiyon olacak F.Bahçe. G.Saray mı şanslıydı, F.Bahçe mi şanssızdı? Kim daha çok istemişti? Gerçekten hak eden mi kazanmıştı? Soru silsilesinin sonu yok... Cevaplar ise kişiye göre değişir! Asıl üzerinde durulması gereken konu, yani esas soru şu olmalı; "Ya o son saniyeler farklı olsaydı?" Cimbom golü atamasaydı ya da Fener'in şutu direğe değil ağlara gitseydi? Canaydın 'Büyük Başkan" olur muydu? Başta kaptanlar olmak üzere bütün futbolcular kahraman ilan edilir miydi? Uzaktan yakından, az çok, öyle böyle kulüple alakası olan herkese bir paye verilmeye çalışılır mıydı? Kimi, nasıl onare ederiz telaşına düşülür müydü? Taraftar ikinciliği kutlar, store'lara saldırır mıydı? Ya da tam tersi olsa, Aziz Yıldırım istifa eder miydi? Daum bilinmeze düşer miydi? Herkes birbirini suçlama yarışına girer miydi? Son yılların en kenetlenmiş camiası böylesine kaos yaşar mıydı? Hiç sanmıyorum! Yönetim taşlanacak, Gerets kovulacak, 5-6 futbolcu dar ağacına yollanacaktı Cimbom'da. Fener'de ise Daum ile Yıldırım'ın belki büstleri dikilecek, kutlamalar yeni sezon başlayana kadar sürecek, futbolcular neredeyse transfer paraları kadar prim alacaktı.. Ama gördüğümüz üzere toplam 2 saniye dünyamızı değiştirdi. İşte Türk futbolu budur.. Carpe diem... Yani: Anı yaşamak. Ne plan, ne programımız vardır. Emek harcamadan, kazanmayı 3-5 yıllık çabayla 100 yıl ilerlemeyi hayal ederiz. Bir aksaklık olunca birilerini asar, aynı kafayla yola devam ederiz. Zaman değişir, kişiler değişir, ama kafa hep aynıdır. "Carpe diem" der yaşarız. ----- > O diyor ki! Banko Brezilya. Almanya da ev sahibi kontenjanından (!) yarı finalist... ------ Her zaman, her yerde.. Fener... Fener... Fener... Şampiyon olsa da Fener, olmasa da Fener... Fener kaybedince tiraj düşer, kazanınca gazeteler yok satar. Başarısı da olay, hezimeti de.... Türkiye'de spor; futbol.. Futbol; 3 büyükler.. Biraz daha sıkarsan o da Fener.. Cimbom şampiyon, gündem Fener!. İlle de Fener, her yerde Fener... Bu arada Tümer'in tranferiyle ilgili tek satır yok Beşiktaş'ın resmi sitesinde. Bu da garibime gitti ya neyse...