En son ne zaman dinlediniz kendinizi? Cesaret edip açtınız mı vicdan denen hesap defterini, yüzleşebildiniz mi kendinizle? O kadar saygınız kaldı mı kendinize? Yoksa gerçeklerle yüzleşmeye utandınız mı? Hâlâ utanabiliyor musunuz? Eğer böyle bir ihtimal varsa, umuttur, tutunun ona! Umut diyorum; çünkü ben inancımı kaybettim. Her gün etlerinden can çekiliyormuşçasına bağıran, çözüm değil bahane üretmekte yarışan, kendi kusurlarını örtmek uğruna hedef şaşırtırken milyonları 'salak' yerine koymaya çalışan, kendi çıkarları söz konusu olduğunda kan akmasını umursamayan ama gölgelerine yel değdiğinde ortalığı ayağa kaldıran yöneticilere inanmıyorum! Yüzleri artık sadece soğukta ya da güneşte kızaran, yalan söylemeyi hayat felsefesi haline getiren, adaleti 'benim param benim param, senin paran benim param'a çeviren, milletin kafasına taş atarken yüzüne gelen tozdan şikayet eden, hak ettiğinin fazlasını çuvalla götürürken başkasının 1 kuruş ekstrasında yaygara koparan yöneticilerden utanıyorum! "İlle de ben, sadece ben" diyen, tüm kozları kendine isteyip 'adil rekabet'ten dem vuran, çamurda yuvarlanmaktan zevk alan ve herkesi de bu bataklığa çekmek isteyen, kanla beslenen, kişisel tatmin uğruna ağzından çıkanı kulağı duymayan, kaş yapmak isterken göz çıkaran ve bundan pişmanlık duymayan yöneticilerden illallah ediyorum! Ve maalesef Türk futbolunda bu "kriterlerin" dışında kalanları mumla arıyorum ama asla parmakla gösteremiyorum! Çünkü çarkı kendilerine göre çevirenler, en ufak bir uyumsuzluğunu sezdiklerini dişlilerin arasına atmaktan zevk alıyor. Zaman zaman bir "Don Kişot" çıkıyor ama yanında bir Sancho Panza'sı bile olmuyor ve masaldan farklı olarak dönüyor hayat çarkı, yok olup gidiyor doğrucular tek tek! "Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar"ın askerleri zapt etmişken ortalığı, pek fazla cesur ses yükselmiyor kalabalıklardan. Maalesef, halk da hakkını aramaktan aciz (!) Birileri "aman be sen dee..." havasında, birileri "sistemin ağızlarına çaldığı bir parmak balın tadından" sarhoş... "Herkes hak ettiğini yaşar" vurgusu bir tokat gibi patlarken yüzümüzde, tercih yapmanın zamanı geldi. Çarkın dışında yer almak gibi şansımız yok. Ya dişlilere uyum sağlayacağız, döne döne öğüteceğiz değerlerimizi... Ya da büyük kedilere yem olacağız bu uğurda! Bizim tercihimiz belli! Yel değirmenleri kadar büyük de olsa yanlış, Don Kişot saflığıyla mücadeleye devam, yalnız da olsak, yapayalnız da! Yanlış, herkesin yapmasıyla doğru olmaz ve hiçbir değer doğruyu satın alamaz. Hâlâ utanabiliyorum, demek ki, bir umut var hâlâ. O zaman devam; uğrunda ölüm olsa da doğrular için savaşmaya. >>> Köprüden önce son çıkış Türkiye'de ve Avrupa'da ligler sezon sonuna doğru koşarken tansiyon da yükseliyor. Kulüplerin kimisi şampiyonluk, kimisi kümede kalma hesapları yaparken, bir kısmı da kupa yolunda ilerlemek ya da zirveye yakın yerlerde tutunmak suretiyle Avrupa'da boy göstermek için ter döküyor. Sonuçta, kazan kaynıyor. En ufak hatanın ipe götürdüğü bu günlerde topun ağzına en yakın isimler hiç şüphesiz teknik direktörler. Artık hemen her gün dünyanın her yerinden kovulan, istifa eden teknik direktörlere dair haberler geliyor. Ancak benim vurgulamaya çalıştığım artık alışılagelmiş bu durum değil. Can pazarının yaşandığı son haftalarda kime baksan, "bin dokun bin ah işit." Ancak canı yanan bazıları kantarın topuzunu kaçırıyor. Haddini aşan açıklamalar havada iki ucu keskin balta misali uçuracak kelle arıyor ve yönetenlerin gazlamasıyla tribün olayları haddini aşıyor. Çok değil, henüz hafta sonunda Racing Santander'e kaybederek şampiyonluk yarışında Barcelona'nın 5 puan gerisine düşen Real Madridliler çıldırdı! Real'in aleyhine çaldığı iki penaltıyı, iki de kırmızı kartla süsleyen hakem Javier Turienzo Alvarez, 2-1'lik yenilginin sorumlusu olarak görüldü ve Galacticos taraftarlarından ölüm tehditleri almaya başladı. Bu utanç tablosu Avrupa'da daha önceki yıllarda farklı kulvarlarda da yaşanmış ve dünyaca ünlü hakemler kendilerinden ziyade ailelerini düşünerek düdüklerini asmak zorunda kalmıştı. Maalesef Türkiye'de de tablo pek farklı değil. Amatör ruhun milyon dolarlara satıldığı, toplam pastanın milyar dolarlarla ifade edildiği, dünyanın en önemli spor olayı olan futbolda biz de uygun fiyatı verene boyun eğmeye hazırız. Oyun içinde oyun olduğunu, ancak kaybettiklerimizi kazandığımız parayla alamadığımızda anlayacağız sanırım ve yolun sonuna geldiğimizde ellerimizin kirinin yıkamakla çıkmayacağını! Çok geçmeden, son çıkışı kaçırmadan kendimize dönelim...