F.Bahçeli dostlarımdan yoğun eleştiriler alıyorum Daum'a yönelik. Sağduyulu ve ileri görüşlü çoğunluk, Alman hocadan illallah etmiş durumda. Özellikle de Vestel maçından sonra tepkiler arttı. Takımın kaybetmesinden bahsetmiyor hiçbiri. Herkesin ortak söylemi; "3 yıldır takımın oynadığı maçlar ortada. Şampiyon oluyoruz ama futbol oynamıyoruz. Avrupa'da ise yokuz!" şeklinde. Evet son 3 yılı şöyle bir tarıyorum da hak vermemek elde değil! İlk yılda Beşiktaş'ın inanılmaz puan kayıpları ve F.Bahçe şampiyon... Sarı-lacivertli takım üzerine düşeni yapmış ama kimse Kartal'ın bu kayıplarını ummuyordu. Sonuçta şampiyon olunmuştu, ama futbol tatmin edici değildi. Geçen sezonda böyle bir sürpriz gerçekleşmese de, G.Birliği ve Trabzon maçındaki hakem hatalarının şampiyonlukta büyük etken olduğunu F.Bahçeli taraftar kendileri itiraf ediyor ve yine futboldan memnun olmadıklarını söylüyorlardı. Bu yıl yaşananlar ise tam anlamıyla kabus. İstikrardan medet umanlar, her gün ileriye gitmekten vazgeçmiş, takımın yerinde saymasına bile razıyken, açıkca görülen gerileme ile kahroluyor adeta. Daum'un ligde oynadığı maç sayısı 98, bunun yanına 14 Avrupa, 17 de Türkiye Kupası maçını koyduğumuzda 129 maç yapar. Avrupa'da 14 maçın açılımı; 4 galibiyet, 1 beraberlik, 9 mağlubiyet. 18 gol atarken, 20 gol yemiş Daum'un takımı. Kupada ise 12 galibiyet, 3 mağlubiyet, 2 beraberlik alınmış. Toplam 43 gol atılırken, 24 gol gol yenilmiş. Ligde ise 98 maçta 72 kez kazanmış, 12 kez kaybetmiş, 14 kez berabere kalmış. 232 gol atmış, 94 gol yemiş. Toplam rakamlar ise şöyle; 88 galibiyet, 24 mağlubiyet, 17 beraberlik. Şimdi, Avrupa'daki karşılaşmaların yanı sıra G.Saray, Beşiktaş ve Trabzon maçlarını bir kefeye toplayalım. 14 Avrupa maçının yanına 3 sezonda 2'şerden 3 derbi eklediğimizde 32 yapar. Kupadaki 3 derbiyle beraber toplam rakam 35. Toplamda 35 büyük maç oynanmış!.. Genel rakamlar da ortada.. Şimdi alın başınızı ellerinizin arasına düşünün, isterseniz hesabı bir de kendiniz yapın. Ben inkar etmiyorum, evet F.Bahçe Daum'la 2 kez üst üste şampiyon olmuştur. Evet, Alman hoca yönetiminde Fenerbahçe önemli bir başarı yakalamış birçok rekor kırmıştır. Ancak kötünün iyisi olmak, başarı değildir. Çıtayı bu kadar aşağı çekmek, kendimizi kandırmaktır. 2+2=4 ise Daum başarısızdır. Bunu ben değil, rakamlar söylüyor. ------ Hepimiz kardeşiz! Yaklaşık 3 yıl kadar önce ağabeyim, eniştem ve kardeşi yanlarına bir arkadaşlarını da katarak memlekete gitmeye karar verdi. İstanbul'dan Trabzon'a arabayla gitmek belki biraz yorucu olacaktı ama geze geze, göre göre yolculuk yapmak istemiş canları. Açıkçası ben de heveslendim, ama "Beş kişi sıkışırız" bahanesiyle ekarte edildim maalesef. Neyse efendim bunlar yola çıktı. Eee, dört kafadar bir araya gelir de komik hikayeler yaşanmaz mı, , hele yolculuk Karadeniz'e olunca. Dönüşte neler anlattılar neler.. Ben en çok güldüğümü sizlerle paylaşmak istedim: Bizim 4 kafadar Trabzon'un bir köyüne giderler. Köy kahvesinde sohbet gelen çaylar eşliğinde başlar, tabii önce tanışma faslı... Ev sahipleri klasik bir "Hoş geldunuz"den sonra "Nerelisunuz?" diye devam eder. Bizimkiler sırayla ben falanca köyden, ben filancadan derken, sıra misafir konumundaki arkadaşlarına gelir. Sevgili Osman Ağabey, "Ben Çerkez'im" deyince, köy halkının yüzüne bir hüzün çöker.. Yüzlerde bir acıma ifadesiyle mırıldanırlar, "Olsun, olsun o da insandır..." ------ > Hayırlı olsun... Kayseri Erciyes Yönetimi, Mustafa Uğur ile devam kararı aldığını açıkladı. Tebrikler... Taraflar prensipte anlaşmış, imza an meselesi. Mustafa Uğur genç, yetenekli ve başarılı bir hoca, ancak burada esas olan Erciyes Yönetimi'nin yaklaşımı. Hocalarına duydukları güveni Süper Lig'e çıktıklarında "devam" kararıyla göstermişlerdi, bugün istikrar adına dev bir adım daha attılar. Geriye dönüp bakıyorum da, Reha Kapsal Altay'ı, İsmail Kartal Sivas'ı Süper Lig'e taşımalarının bedelini kovularak ödemişlerdi. Türkiye'nin vefasız tablosu göz önüne alındığında Erciyes Yönetimi'ni bir kez daha tebrik ediyorum. ------ > Mourinho da kim? Dünyada Mourinho ile Rijkaard, Türkiye'de Daum ve Gerets... Peki ya Pellegrini... Ön adı Manuel olan 53 yaşındaki Şilili ülkesinde 450 lig maçı oynamış. Teknik direktörlük kariyerine de ülkesinde başlamış. Ancak dünya onu konuşmaya yeni yeni başladı. La Liga'da 7 sezonunu yaşayan 50 bin kişilik bir kasabanın takımı olan Villarreal'i Şampiyonlar Ligi yarı finaline taşıdığında!. Başarı için istikrar, başarı için geniş kadrolar, başarı için yıldızlar isteyenlere örnek olsun... "İsteyenenin bir yüzü, vermeyenin iki yüzü kara" demişler.. Peki Pellegrini'nin Villarreal'inden utanmayanlar ne kadar kara olsun? ------ > Küçüklük nedir? Geçen hafta yazdığımız "Ümit Öz-eleştiri" başlıklı yazımıza birbirinden farklı tepkiler aldık. Okurlarımız genelde benimle hem fikir, bazıları ise Ümit Özat'a fazla yüklediğim konusunda fikir beyan etmiş. Yaşar Dağhan isimli okurumuz ise, "Küçük beyinliler küçük işlerle uğraşır" diyerek tepkisini dile getirmiş. Sorarım: Türk Milli Takımı'nı, Fenerbahçe'yi düşünmek midir küçüklük? Bizim isimlerle, kişilerle bir alıp veremediğimiz yok, derdimiz Türk futbolu. ------ > O diyor ki! Tarih, şartlar lehine değil aleyhineyken de başarılı olanları hatırlar... ------ > Kimler geldi... Kimler geçti... * Tarsus İ.Y: Mehmet Şansal gitti. Fatih Dönmez geldi. * Bulancak: Sedat Gezer gitti. Birol Guguk geldi. ------ > Cahil herif! Sene 96, o zamanlar binamız Cağaloğlu'nda. Gecenin ilerleyen saatlerinde telefon çaldı. Açtım, ahizenin diğer yanından iki hararetli ses aynı soruyu sormakta; "1990 Dünya Kupası final maçında Almanya'nın golünün dakikası 89 mu, 90 mı?" "85" dedim. Telefon suratıma kapanmadan önce son duyduğum söz "Sen de bilmiyorsun ulan" oldu.