Hayallerle yaşamak

A -
A +

>>> O diyor ki; Bugün değerlerini satanlar, yarın kendileri satılığa çıktığında şaşırmasınlar. ------ Şu an çarşamba, saat 13.10. Yani F.Bahçe'nin süper transferlerini açıklamasına yaklaşık 5 saat 57 dakika var. Evet bu satırları böyle bir zamanda kaleme alıyorum. Yapılacak transferleri ben de bilmiyorum. Aldığımız duyumlar, kulislerde konuşulanlar var, ancak kesin bir isim yok. Yazı bu bilinmezlik üzerine kuruludur. Geçtiğimiz günlerde Sinan Engin bir televizyon kanalında F.Bahçe'nin iyi bir forvet bulması halinde Avrupa'yı sallayacağını iddia etti. Kamuoyundaki genel konuşmalarda hep bu yönde: "Fener'in ihtiyacı forvet!" Bu konuşmalara inanamıyorum. Bu insanlar ya futbolu bilmiyor, ya da F.Bahçe'ye nasıl zarar veririz düşüncesiyle bu tür fikirleri ortaya atıyor. Evet, Nobre gitti, Anelka'nın da bileti cebinde, peki defans ne alemde? Tuncay'ı çek ileri, yanına koy Semih'i, zaten Fener'in golleri Alex kökenli.. Anelka, İnönü'deki Beşiktaş maçı dışında ne yaptı, ne kattı bu takıma? Problemlerinden başka? Varlığı neydi ki, yokluğu ne olsun? Sizi bilmem ama ben defalarca idmanlarda izlediğimin Semih'in, şans tanınması halinde Nobre'den iki gömlek üstün olduğunu kanıtlayacağına eminim. Orta saha zaten taş gibi. Uğur Boral ve Mehmet Yozgatlı kanatlarda iş yapar. Asıl sorun geride. Süper Lig'de gücü ve haşmetiyle rakiplerini kendi sahasına hapseden F.Bahçe atak yemediği için gol de yemiyor. Bu da defansı iyi gösteriyor. Oysa Kanarya Avrupa arenasına çıktığında gerçek bir tokat gibi yüzüne çarpıyor. Koy Önder Turacı'yı bir kenara sonra bak bakalım defansa! Sadece kendi adamıyla oynayan, kademe anlayışından yoksun bir Luciano. Bir günü bir gününü tutmayan Deniz. Herkese saç baş yolduran Servet. Mecburiyetten sol bek oynayan Ümit ve yine aynı şekilde sağ bek oynayan Serkan. Formayı unutmuş bir Mahmut Hanefi... Gelecek vaad eden Can. Hepsi bu kadar. Asıyla yedeğiyle... Bu defans Avrupa'da neler yapabildiğini gösterdi. Türkiye'de atak oynayan takımlar karşısında da... Top orta alanın gerisine düştüğünde sarı-laciverliler nefeslerini tutuyor ve hâlâ birileri "Önce forvet" naraları atıyor. F.Bahçe kimi transfer edecek göreceğiz, ancak defans böyle kalırsa Zico'nun işi çok zor. Kimse bu savunmayla 100. yılda başarı beklemesin. Hayaller kurmakla değil, uğrunda çalışmakla gerçek olur. Bu arada savunmaya yapılacak takviye halinde de başarı garanti değil tabii. Bir tane Sol Campell ya da Lugano diğerlerinin açıklarını kapatamaz, herkesin yerine kademe yapamaz. Benden söylemesi. >>> Önce adam, sonra teknik! İki Trabzonlu, iki teknik direktör, iki adaş, iki arkadaş... Birisi Sarıyer'ın eski hocası Mehmet Birinci, diğeri Keçi lâkaplı Mehmet Demirtaş. Demirtaş Hoca ömrünü Türk futboluna adamış bir teknik adam. Teknik adamlıktan önce, adam. Mayıs ayı sonunda Maltepespor ile anlaşıyor. Transferleri yapıyor, kamp programını hazırlıyor, hazırlık maçlarını belirliyor. 1 Temmuz'da Samsun'daki kampa gitmek için valizini de hazırlıyor. Bu arada tüm Sarıyer camiasının bildiği üzere torpilli olan Mehmet Birinci, maaşında indirim yapılınca Martılara resti çekiyor, dertleşmek için de soluğu arkadaşı Demirtaş'ın yanında alıyor. Demirtaş, Birinci'yi teselli ederken kendi çalışmalarını anlatıyor; asıl film de bundan sonra başlıyor. Birinci yemeden içmeden soluğu Hüsnü Özkara'nın yanında alıyor. Tüm yönetimini Trabzonluların oluşturduğu Maltepe'de ikili ilişkiler devreye giriyor. Maltepe Başkanı Cemil Çobanoğlu, Özkara ve Birinci üçlüsü arasındaki diyaloglar sonucunda çıkan karar: "Keçi Mehmet'e güle güle, Birinci Maltepe'ye..." Demirtaş Hoca kırgın ve kızgın... Anlaşma bozulduğu için değil, etik ve ahlak yerin dibine battığı için. Diyor ki; "Teknik direktörlük kurslarından önce adamlık kursları açılmalı. Adamlık diploması olmayan teknik direktörlük kursuna alınmamalı. Yoksa biz bu kafayla çok çekeriz. İkinci lige, hatta üçüncü lige de yabancı hocalar gelir. Yerli de kalite düştükçe bu kaçınılmaz olacaktır. Türk futbolu da bu şekilde dibe vuracaktır." Bize de, "Haklısın, hem de yerden göğe haklısın hocam" demek düşüyor. Adamcılıkla, kayırıcılıkla yola çıkanlar mutlaka düşer. Nasıl diyorlar; kıyakçılığın sonu ayakçılık!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.