Onu hep başarılarıyla yazdık. Çocukluğuna indik, bütün hayatını araştırdık, muhteşem yeteneklerini takdir ettik, alkışladık. Chelsea'ye gittiği günden beri Maviler dışında herkesin düşmanlığını kazanmasına rağmen, biz onu yine yaptığı işle değerlendirdik. Ama geçen hafta oynanan Chelsea-Barcelona maçında gördük ki; yanılmışız. O İngiliz basının nefret ettiği, o Chelsealiler dışında kimsenin sevmediği, o futbol dünyasının gelmiş geçmiş en büyük hocalarından birisi ve kesinlikle en başarılı genç teknik direktörü, Portekizli Jose Mourinho, kibrinin esiri. Geçen sezon Chelsea, Şampiyonlar Ligi'nde oynarken yaptığı, "Ben bu kupayı kendim için değil, futbolcularım için istiyorum" açıklamasını oyuncularını motive etmek için söylüyor diye düşünmüştük ama nasıl da aldanmışız. Bir hocanın hırslı olmasını anlarım, agresif olmasını, hakemlere kızmasını da anlarım. Ancak maç içinde gidip rakip teknik adamı tahrik etmesini, ertesi gün 18 yaşında bir yıldıza hakaret etmesini asla. Mourinho "Yenilmez Armada"sının Barcelona'ya evinde boyun eğmesini hazmedememiş ki; maç içinde gidip Rijkaard'a, "Barcelona tiyatrolarıyla ünlü bir şehir. Messi anlaşılan boş zamanlarında bu kurslara katılmayı ihmal etmemiş. Bakın insanlar kendilerini geliştirince ne kadar hoş görüntüler ortaya çıkıyor" deme küstahlığında bulunmuştur. Sonra da fütursuz bir tehdit savurmuştur; "Hakemler böyle karar verecekse Barcelona'ya B Takım'la gideriz..." Sen kim oluyorsun ki; başarılarının ve para babası patronun Abramovich'in gölgesine sığınıp futbol ahlakını ayaklar altına alıyorsun. Ve nasıl bir ahlak anlayışın var ki; geçen sezon 2-1'in rövanşında, kendi sahanda oynadığın maçta 3-2 kazanmana rağmen elenecekken, Collina gibi bir hakemin Carvalho'nun altı pasta yaptığı faulü görmezden gelip golü vermesini ve 4-2'lik haksız skorla Barcelona'yı yendiğini unutuyorsun. Sen Barcelona'yı haksız bir golle elerken her şey iyiydi de şimdi mi kötü oldu? Yok öyle Mourinho efendi. Ne rende gibi hep sana hep sana Ne keser gibi hep bana hep bana Testere gibi olacaksın Bir sana, bir bana... ------ Le Guen sana güle güle... Lyon'da gösterdiği başarılı performansla dikkatleri üzerine çekip, istifasıyla gündem oluşturan Paul Le Guen, İskoç devi Glasgow Rangers ile anlaştı. Aralarında Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş'ın bulunduğu bir çok takımı peşinden koşturan 41 yaşındaki Fransız gelecek sezondan itibaren Alex McLeish'in koltuğunu devr alacak. Le Guen'i elinden kaçıran kulüpler hayal kırıklığına uğrarken, Fransız hocanın İskoçya'da ne yapacağı merak ediliyor. Benim kanaatim; Le Guen, Rangers ile İskoçya'da kafaya oynar ki; bu "süt beyazdır" demek kadar doğal. Ancak Fransız hocanın Şampiyonlar Ligi'nde şansı yok. UEFA'da başarılı olacağı bile şüphe götürür... Çünkü Celtic ile Rangers arasında sıkışan İskoç futbolu, dış dünyadan kopuk yaşıyor. Bir ara Premier Lig'e alınmak için İngilizlerin kapısını çalıyorlardı, ama oradan da sonuç alamadılar. Bu şekilde devam ederse, İskoçların Avrupa'da başarılı olması hayal... Ne Le Guen ile ne başkasıyla... ------ Bir başkan kalmıştı! Real Madrid... Nam-ı diğer Galactico... Son verilere göre dünyanın en zengin kulübü.... İspanya'nın gözbebeği... Bu sezon bir türlü istediği sonuçları alamayan Real önce çareyi hoca değiştirmekte aradı. Camacho, Remon Garcia, Luxemburgo derken koltuk Juan Ramon Lopez Caro'ya kaldı. Ama skorlarda değişen bir şey olmadı. Önce Kral Kupası'nda Zaragoza hezimeti geldi, ardından Şampiyonlar Ligi'nde Arsenal, La Liga'da Mallorca mağlubiyetleri. Takım kupadan elendi, Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek final zora girdi, La Liga'da üçüncü sıraya gerilediler. Herkes yine mi hoca değişecek diye düşünmeye başlamışken, Florentin Perez'in istifası geldi. Hocalar değişti olmadı, şimdi Başkan değişti. Bakalım bu da tutmazsa neyi değiştirecekler... ------ Asya değirmeni 2007 Asya Kupası elemelerinde kıyım sürüyor. Önce Avustralya mağlubiyeti nedeniyle Bahreyn'in hocası Luka Perizovic görevinden olmuştu. Şimdi de BAE'ye kaybeden Umman'ın teknik direktörü Strecko Juricic'in ipi çekildi. G.Kore ve Japonya'yı saymazsak, dünya futbolunda esamisi okunmayan Asyalılar çareyi hoca değişikliğinde değil kendi içlerinde arasalar belki daha olumlu sonuçlar elde ederler. ------ Süper değişim Süper Lig'de yer alan takımlar geride kalan 22 maçlık periyotta toplam 35 farklı hocayla çalışmış. Yani takım başına neredeyse 2'şer teknik adam. F.Bahçe, G.Saray, Kayseri, Sivas, Erciyes ve Konya'nın hocaları sabit. Ligin son sıralarında yer alan G.Birliği, V.Manisa, Samsun ve Malatya 1'er kez teknik heyette değişiklik yapmış. Beşiktaş, Trabzon, Ankara, A.Gücü, Denizli, Rize, G.Antep ve D.Bakır'da ise 3. kuşak hocalar görev yapıyor. Gidenler arasında en istikrarlısı G.Antep'te 16. haftaya kadar görevde kalan Faruk Hadzibegic. Koltuğunu ilk kaybedenler ise 4. haftada Malatya'daki görevini Ziyan Doğan'a kaptıran Feyyaz Uçar ile aynı hafta G.Birliği'nde görevi Mesut Bakkal'a devreden Ziya Doğan. Ziya Doğan hem en istikrarlı 2. kuşak hoca, hem de iki ayrı takımda çalışmasına rağmen 22 maçta da görev yapan tek teknik adam. Beşiktaş'ta Mehmet Ekşi 2 hafta, Trabzon'da Orhan Çıkrıkçı ile D.Bakır'da Mehmet Budak 1'er hafta idareten görev yapan hocalar. Samet Aybaba, Rıza Çalımbay, Hüseyin Kalpar, Ziya Doğan, Giray Bulak iki farklı takımda çalışan teknik adamlar, Çalımbay ve Kalpar şu anda boşta kalan patronlar. ------ Birdal ders verdi Zonguldakspor'un eski hocası Muammer Birdal, kentteki yerel bir gazeteye açtığı tazminat davasını kazandı. Buraya kadar özel bir durum yok. Ancak haber şöyle devam ediyor: "Birdal buradan aldığı parayı Zonguldak Merkez Kimsesiz Çocukları Koruma Derneği ve Türkiye Spastik Çocuklar Derneği Zonguldak Şubesi'ne bağışladı..." Bu satırlardan sonra bize yorum yazmak değil, alkışlamak düşüyor. İnşallah bu tür örneklerin çoğaldığını görürüz. Haydan gelen para hayra gider... ------ O diyor ki! Başarı yutması zor bir lokmadır, hazmetmek ise her baba yiğidin harcı değildir... ------ Kimler geldi... Kimler geçti... * Kütahya: Hikmet Demirbilek gitti. Cengiz Seçsev geldi. * D.Bakır: Nejat Biyediç gitti. Hoca aranıyor.