Son günlerde herkesin ağzında bir Süper Lig heyecanı... Kim şampiyon olacak, kim küme düşecek.. Aman da aman yazılan senaryolar, komplo teorileri, bahisler, yorumlar birbirini kovalıyor. Her halde dünya futbolunda en iyi olduğumuz konu bu. Hatta futbol adına yaptığımız tek şey bu desem yalan olmaz. Lafla peynir gemisi değil, filo bile yüzdürürüz biz bu çeneyle. Avrupa'nın büyük liglerine bakıyoruz. İngiltere, İspanya, İtalya, Almanya ve Fransa'da liderler açık ara önde, ama bakıyorum da oralarda heyecan bir başka güzel. Ha bizde zirve başa baş, dip kafa kafaya... Rekabet var yani. Ancak rekabet ayrı, kalite ayrı. Avrupa kupalarında olmayan, uluslararası alanda 2002'den beri esamesi okunmayan Türkiye kendi liginde, Polyannacılık oynuyor. Bizim ligimize futbolcular değil, teknik adamlar değil. Küfürler, olaylar damga vuruyor. Sonuçları ise siyah gömlekliler belirliyor. Nerde bunun heyecanı? Neyin kalitesi? Parası olan düdüğü çalıyor. Kimler geldi... Kimler geçti... * Samsun: Erdoğan Arıca gitti. Hoca aranıyor. * Adıyaman: Durmuş Ali Çolak gitti. Hoca aranıyor. * Uşak: Turgut Uçar gitti. Hoca aranıyor. * K.Maraş: Erdal Alparslan gitti. Coşkun Demirbakan geldi. O diyor ki! Kalite, bütünlük ister....