Kuyudaki taş

A -
A +

Şampiyonluk kaçtı, Daum gitti bir klasik yine dillere düştü; "F.Bahçe'ye gelecek hoca Türk futbolunu tanımalı!" Aynı terane Halilhodziç'in koltuğunu doldurmaya çalışan Trabzonspor için de söylenmekte... Bu ifadeyi duydukça aklıma, "Delinin biri kuyuya bir taş atmış kırk akıllı çıkaramamış" sözü geliyor. Koca koca adamlar, "duayen"liğe soyunanlar bu ifadeyi ezberlemiş, konu hoca transferine gelince hemen lafı gediğine koyuyorlar: "Gelecek hoca Türk futbolunu tanımalı!.." Bu Türk futbolu ne menem şey ki tanımak gibi bir şart aranıyor!.. Daum, F.Bahçe'deki ilk sezonunda şampiyon oldu, ikinci sezonunda da aynı başarıyı tekrarladı, bu yıl ise kıl payı kaçırdı. Peki kim kazandı, Gerets!. İlk yılında şampiyon! Şimdi Daum'un Beşiktaş'taki yılları örnek verilebilir, peki ya Gerets'i hangi kalıba sokacaksınız? Belçika'daki Türk arkadaşları mı anlattı ona Türk futbolunu? Olaya biraz geniş açıdan bakalım, Mourinho, Chelsea'deki ilk yılında Maviler'i 50 yıl aradan sonra lig şampiyonluğuna taşıdı, bu yıl da aynı başarıyı tekrarladı. İngiliz futbolunu tanıyor muydu? Yoksa İngiltere'de başarı için "İngiliz futbolunu tanıma" şartı aranmıyor muydu? Hadi Mourinho'ya da sıra dışı diyelim.. Peki ya Rijkaard? İlk hocalık deneyimini Barcelona'da yaşadı. Barça'daki ilk sezonunda Valencia'nın ardından ikinci oldu ve sonraki iki yılda iki La Liga şampiyonluğunun yanına bir de Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu ekledi. Ne kadar ilginç değil mi? Şimdi tekrar dönelim; "... gelecek hoca Türk futbolunu tanımalı!.." sözüne. Bir düşünelim bakalım bu sözü kimler kullanıyor? Ben hatırlatayım efendim televizyon ekranlarında ahkam kesen, bilgisizliklerini kavgalarıyla ört bas etmeye çalışanlar! Danimarka - Türkiye maçı öncesi; "Danimarka da kim? Kaç tane oyuncusu var? Bunu da yenemezsek kimi yeneriz" diyenler... Beşiktaş'ın 100. yıl kadrosundaki en iyi oyuncusu dediği futbolcunun 100. yıl kadrosunda olmadığından bihaber olanlar... 5 kırmızı kartlı Beşiktaş-Samsun maçında "Hakem elinde kural kitabıyla maça çıkmış, olacak şey mi?" diyecek kadar 3 büyük gözlüğü takanlar... Ben de diyorum ki; sizi kim takar? Kısır döngü Sezon bitti.. F.Bahçe avucunun içinde sandığı şampiyonluğu G.Saray'a kaptırdı. Bu işe G.Saraylılar bile o kadar şaşırdı ki; şampiyonluğu kutlayamadılar bile. Zaten Aziz Yıldırım yine yaptı yapacağını gündemi istifa ederek de olsa F.Bahçe'ye çevirmeyi başardı. Bunlar Türk futbolunun son dönemdeki ana başlıkları. Bir de arada kalanlar var; "Fatih Terim'in 8 forvetle oynamak istiyorum" demesi gibi, hoca değişiklikleri gibi.. Fatih hocam eminim ki; 8 forvet derken, sahadaki "Tüm oyuncularımın golü düşünmesini istiyorum" vurgusunu yapmak istemiştir. Takım halinde hücum, takım halinde savunma gibi. Brezilya Milli Takımı gibi, Barcelona, Chelsea gibi, yoksa 2 savunma oyuncusuyla oynamak bize skorboard'a sığmayacak farklı mağlubiyetleri getirir! Ve ikinci konu; hocalar gidiyor, hocalar geliyor. Aynı isimler, farklı takımlarda boy gösteriyor. Her konu hakkında özlü bir deyişi olan milletimizin aklına "Aynı suda iki kere yıkanılmaz" sözleri hiç mi gelmiyor? O diyor ki! Futbol öyle bir oyundur ki; fazla hafife alanlar da, fazla ciddiye alanlar da kaybeder...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.