Takımların son durumlarına bakarsak, maçın sonu başlamadan belliydi; sürpriz de olmadı.
Perişan hâldeki Beşiktaş’ı hayata döndüren Fenerbahçe, Avrupa Ligi’nde şov yapan, La Liga’da zirve kovalayan Athletic Bilbao’ya diş geçirecek hâlde değildi.
Bunlar ilk düdük öncesi normal veriler. Ama bir de sahada olanlar var.
Belki de olmayanlar demek gerek! Sakatını, cezalısını, statü gereği kadroda olmayanını anladık da, normal şartlarda bu takımın savunma lideri olması gereken Becao yok.
Maximin ise var ama keşke olmasa tadında! Fenerbahçe’nin hocası, adı büyük, kendi kayıp Jose Mourinho gibi…
Portekizli, Özel Biri, geldiği günden beri bir şey yapması beklenen adam, yine yapamadı!
Athletic’in oynarı belli, Samet’in yaptığı o hata da ilk değil ve maçın henüz başı!
Becao kulübede ve siz Samet’le oynuyorsunuz.
Tribünlerin tepkisini anonsla dindiremezsiniz. Siz futbolcular arkadaşınıza sahip çıkacaksınız, siz sayın Mourinho oyuncunuza sahip çıkacaksınız.
Takım olmadan maç kazanamazsınız.
Topla oynar, eveler gevelersiniz, sonra bir gol daha yersiniz.
Siz oynar görünürsünüz, rakip gol atar.
Süper Lig’de “Yapı” var, sizde ne var? “Ben Jose Mourinho değil, Fenerbahçe teknik direktörüyüm” demekle olmuyor.
Lafla peynir gemisi yürümüyor, mümkün mü koca Fenerbahçe yürüsün?
Bal yapmayan arınız Maximin’le, toz kondurmadığınız Djiku’yla batırıp, sonra yüzüne bakmadığınız oyuncularla kurtuluşa eremezsiniz.
Belki bir kere tesadüfen olur ama adı üstünde tesadüf.
Geldiğiniz günden beri, dokunamadığınız oyuncular, oturtamadığınız takım, değiştiremediğiniz sistemle bugün “Ali Koç istifa” diyenler yarın sizi de anar…
Maçın adamı: Inaki Williams
Mehmet Emin Uluç’un önceki yazıları...