Bu sezon 4 hoca değiştiren ancak bir türlü beklediğini bulamayan Real Madrid'de yeni yönetim seneye aynı sıkıntıları yaşamamaya kararlı. Perez'den koltuğu devralan Fernando Martin şimdiden hoca listesini yapmış durumda. 7 kişilik listede yer alan isimler de Galactico'ya yakışacak cinsten; Eriksson, Mourinho, Capello, Benitez, Wenger, Ancelotti, Lippi... Adaylardan Dünya Kupası'nın ardından İngiltere Milli Takımı'nı bırakacak olan Eriksson dışındakilerin hepsi bulundukları yerlerde mutlu. Zaten ya sözleşmeleri devam ediyor ya da nikah tazelemeye hazırlanıyorlar. Şimdi adaylara bir bakalım: Martin'in son tercihi olan Eriksson, son dönemde başarılarından ziyade skandallarıyla anılıyor. Real camiası bu hocaya kesin tepki koyar. Aksi taktirde Sven'in maceralarını İspanyol televolelerinden takip ederiz. Capello, Ancelotti, Lippi... Üç İtalyanın da kariyeri ortada, ancak ben onların savunma ağırlıklı anlayışlarıyla Real'e beklediği coşkuyu veremeyeceklerine inanıyorum. Wenger ise Arsenal'in sembol ismi olmaya kararlı. Fransız'ın Ada'ya vedası pek mümkün görünmüyor. Benitez, Liverpool'da mutlu olduğunu söylüyor. Ama her hocanın rüyalarını süsleyen takımdan bir teklif aldığında, hele bir de damarlarındaki İspanyol kanı düşünüldüğünde yerinde durabilir mi bilinmez. Bence en yakın adaylardan biri. Ve son olarak Mourinho. Porto'daki günlerinde "Para benim için ilk planda değil" diyerek sert çıktığı Chelsea'ye kapağı atan Portekizli'nin 2010'a kadar anlaşması var. Ancak en büyük hayali olan Barcelona'nın kapılarının yüzüne kapanması; bu hırsla yoğurulup, tutkuyla şekillenmiş adam için bir intikam fırsatı olabilir. Mantığıyla hareket eder gibi görünse de duygularının esaretinde yaşayan Jose her an her şeyi yapabilir. Bütün bunlar bir yana; kulislerde Martin'in bu listeden bir hayır göremezse daha önce görevine son verdiği Del Bosque'ye mecbur kalabileceğinin de konuşulduğunu belirtmeden geçemeyeceğim. Gördüğünüz gibi bazı takımlar hoca bulmak için kılı kırk yararken, bazıları "Hangisini alsak" diye dünyanın "en iyileri" arasında seçim yapma sıkıntısında! Bize de yazmak düşüyor.. Zenginin malı, züğürdün çenesini yorar misali... ------ Kimler geldi... Kimler geçti... * Adıyaman: D.Ali Çolak gitti. Ercan Albay geldi. * Zonguldak: Celal Kıbrızlı gitti. Volkan Yayın geldi. * Uşak: Turgut Uçar gitti. Celal Kıbrızlı geldi. * Altay: İsmail Kartal gitti. Hoca aranıyor. * Mardin: Ahmet Akçan gitti. Hoca aranıyor. ------ >>> O diyor ki! Kazanmak, her zaman zirveye çıkmak demek değildir... ------ >>> T.A.D'a bak Bu kısaltmayı daha önce duymuş olanınız var mı? Belki bazılarınız tahminde bulunmuşlardır... Köşenin isminden esinlenip; "Teknik Adamlar Derneği" diyenleri görür gibiyim... Maalesef yanıldınız! T.A.D'ı ben henüz uydurdum: Tombul Adamlar Diyarı! Geçen gün sevgili Şirin ağabeyle konuşuyorduk ve diyaloglarımızdan şu soru çıktı: "Bir teknik direktör nasıl şişman olur?" İstisnalar haricinde çoğu eski sporcu olan teknik adamlar, futbolcularıyla birlikte düzenli antrenmana çıkıyor. Tamam belki onlar kadar ağır çalışmıyorlar, ancak yaşları da göz önüne alındığında yaptıkları hareketler onları formda tutmaya yeter. Her şey bir yana insanın işine olan saygısından bu konuda daha hassas olması gerekir. Gerçi saygı maalesef ki ülkemizde pek prim yapan bir olgu değil ya, neyse! Ülkemizdeki yabancı hocalara bakıyoruz; hepsi sırım gibi; yerlilerin ise gençleri ve disiplinleriyle ön plana çıkan isimleri, hâlâ kendilerine bakıyor. Ama genelde bir göbek sorunu söz konusu. Aklıma ilk gelen isimler ise Hikmet Karaman ile Yılmaz Vural. Kendini yerden yere atan Hikmet Hoca ve soyadına paralel bir imaj çizen Yılmaz Hoca; sizi bilmiyoruz, ancak futbol severler ve meslektaşlarınız sizin fazla kilolarınızdan şikayetçi. Bizden söylemesi... Spor sağlıktır!