Dünya, tabiri caizse ikiye bölünmek üzere!
22-24 Ekim tarihlerinde Tataristan’ın başkenti Kazan’da düzenlenecek BRICS Zirvesine İslam ülkelerinden çok sayıda lider katılım sağlayacak. Bu Zirve’ye Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın da katılacağı özellikle Rus basınında yazılıp konuşuluyor.
Geçtiğimiz günlerde St. Petersburg'da düzenlenen BRICS Ülkeleri Güvenlikten Sorumlu Yüksek Temsilcileri Toplantısı'nda konuşan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in şu sözleri çok anlamlı:
"Birçok ülkenin BRICS'e artan ilgisini göz ardı edemeyiz. Bugün itibarıyla 30'dan fazla ülke, daha doğrusu 34 ülke, şu veya bu şekilde grubumuzun faaliyetlerine katılmakla ilgilendiğini zaten ifade etti."
Hemen belirtelim ki hem resmî hem de gayriresmî çok sayıda üyelik başvurusunda bulunanların büyük çoğunluğu Müslüman ülkelerden oluşuyor. Bu BRICS’in mevcut siyasi ve stratejik durumunun güncellenmesine sebep olabilir.
Bu güncelleme BRICS’in siyasi boyutunu Hristiyan, İslam, Taoist, Konfüçyüst, Budist, Hinduist gibi çok dinli bir noktaya da taşıyacak boyuta gelebilir! Üyelik başvurusunda bulunan 34 ülkenin 28’inin Müslüman ülke olduğunun altını çizelim…
BRICS tüzüğüne göre dönem başkanlığı bir yıllık bir süreyi ihtiva ediyor.
BRICS ticari bir ortaklık amacıyla doğmuş olsa da dünyadaki gelişmeler karşısında siyasi bir güç merkezi olma yolunda. Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, İran gibi önemli İslam ülkelerinin bu ‘ortaklık’ içinde olması ise oldukça ilginç!
Kazan Zirvesinde BRICS üyeliği başvurusu yapan 28 İslam ülkesinin üyeliği kabul edildiği takdirde BRICS+İSLAM ülkeleri olarak çok önemli bir ortaklığa dönüşecek. Bu da BRICS’in ticari + siyasi bir ortaklık olacağı anlamını taşıyor aynı zamanda.
BRICS böyle bir noktaya geldiği takdirde ABD ve AB’nin nasıl bir yol izleyeceği merak konusu nitekim bu kabilden bir gelişme Batı’nın bütün siyasi ve ticari planlarını bozabilme kabiliyetine sahip. Zaten Rusya ve Çin’in ana hedefi de bu!
Bu arada Filistin Lideri Mahmut Abbas da Kazan Zirvesine katılma kararı aldı zira Filistin de BRICS’e üyelik başvurusu yapan ülkeler arasında! Bu, hiç beklenmeyen oldukça stratejik derin anlamlar içeren bir adımdır. Şimdi akla şöyle bir soru geliyor:
-İsrail-İran bu durumda nasıl bir yol izleyecek?
Çünkü Kazan Zirvesinden sonra İsrail’in karşısında siyasi ve stratejik anlamda daha güçlü bir İran olacak. Üye ülkelerin Orta Doğu’da atacağı adımları bizzat yönlendirme kabiliyetine sahip olmayı amaçlayan İran, uzun zamandır bunun hesabını yapıyor.
Çünkü İran’ın tarihî ve ezelî bir İsrail düşmanlığı var ve uzun zamandır bu ülkeye karşı bir taarruzda bulunup bulunmama ikilemi yaşıyor. BRICS şimdi bir fırsat İran için. Üye olan İslam ülkeleriyle iş birliği yapmak ve İsrail’i hem siyasi hem askerî hem de ticari anlamda kuşatmak istiyor. İslam ülkelerine destek çağrısı yapmayı da deneyecek olan İran, bu ülkelerin samimiyetini de test etmiş olacak!
İsrail, BATI ve ABD ile bölgedeki yeni gelişmeleri püskürtebilecek mi? İran’ın senaryosu gerçekleşebilirse İsrail âdeta kapana kısılacak! Akdeniz’den başka çıkış kapısı olmayan bir ülkeye dönüşecek.
Burada şöyle bir durum var. Türkiye’nin üyelik başvurusu yapıp yapmadığı kesin doğrulanamadığı için bu senaryonun en önemli ayağı eksik kalıyor. Rus basını ısrarla Türkiye’nin de üyelik başvurusu yaptığını söylüyor.
BRICS+Kazan Zirvesinden sonra dünyada güç dengesi Asya’ya kayacak ve küresel ölçekte büyük ve etkili siyasi bir güç hâline gelecek.
Hasılı dünyanın dengesi yerinden oynayabilir.
Kazan Zirvesi çok şeye gebe...