Kur'ân-ı Kerîm'in anlatılması, manevî sorumluluğu çok büyük bir iştir. O, geçici, güzel bir insan sözü gibi değildir. İnsanların sözlerini bile onların maksatlarına aykırı olarak yorumlamak veya kasdî olarak onların anlatmak istediklerinden farklı bir şekilde aktarmak, nasıl çok hatalı bir iş ise, Kur'ân-ı Kerîm'i sorumsuz bir şekilde bilgisizce veya art niyetle kendi hedefinden saptırmaya kalkmak da çok daha büyük veballi çok daha ağır sorumluluğu olan bir davranıştır. Çünkü insanlar bu konuda yaptıklarıyla sadece kendi tıynetsizliklerini ortaya koymuş olmazlar. Bütün insanlık âlemine zarar verirler. O ilâhî mesajı, lâhûtî hitâbı insanlara yanlış aktarmanın manevî vebalini yüklenmiş olurlar. Bu bakımdan Kur'ân-ı Kerîm mevzûunda sorumluluk idraki içinde olmadan konuşmak, Kur'ân-ı Kerîm tefsîri konusunda bir şeyler söylemeye kalkmak aslında büyük cür'ettir. Fakat insanların Kur'ân-ı Kerîm'in anlattıklarından haberdar olmaları da gereklidir. İnsanlar buna muhtaçtır. İşin ciddiyetini ve sorumluluğunu bilen kimseler için elbette ki Allah tarafından bu konuda bazı kolaylıklar ihsan edilmiştir. Bunlardan istifade etmek gerekir. Allah kelâmını insanların anlayabilmeleri için, Cenâb-ı Hak evvelâ Kur'ân-ı Kerîm âyetlerinin anlaşılmasında güçlük çekilecek bölümlerini bir başka âyet-i kerîme vasıtasıyla açıklamıştır. Onun için tefsîrlerde Kur'ân-ı Kerîm'in bir kısmının diğer bir kısmını açıkladığı prensibi temel kaide olarak kabul edilmiştir. Yorumlamalarda bilinçli olmalı Bu bakımdan bir kül hâlinde, bir bütün olarak Kur'ân-ı Kerîm'i ele almak icap eder. Bir yerde anlaşılmayan veya anlaşılmasında güçlük çekilen bir noktayla karşılaşıldığı zaman onu açıklayacak, ona yorum getirecek birtakım izahları, yardımcı bilgileri toplamaya çalışmak lâzımdır. Bunları hiç dikkate almadan kendi kendine buradan şu kast edilmiş olabilir diye insanların sorumsuz bir şekilde Kur'ân-ı Kerîm'i yorumlamaya kalkması elbette ki son derece cür'etkârane bir iştir. Buna aslında cür'etten de öte küstahlık demek yaraşır. Bu sebeple Kur'ân-ı Kerîm mevzûunda konuşurken insanların fevkalâde dikkatli ve ihtiyatlı olmaları gerekir. Olabildiği ölçüde Kur'ân-ı Kerîm âyetlerini anlaşılabilir tarzda anlatmaya çalışmalıdır. Tabîî insanın gücü nedir, tâkati nedir, ilmi, vüs'ati nedir? Bunların hepsi sınırlıdır. Bu yüzden söylediklerimizin mükemmel olduğunu iddia etmek mümkün değildir. Zaten bir şeyin en iyisini ben yapıyorum iddiasıyla ortaya çıkmak, insanın en azından kendisini beğenmişlik, böbürlenme gibi son derece çirkin bir hasleti olarak kabul edilir. Aklı başında, olgun hiçbir kimse böyle bir çiğliği hoş görmez, müsamaha ile karşılamaz. Cenâb-ı Hak bizi kendimizi beğenmekten muhafaza etsin. Söylediklerimizin manevî sorumluluğunu hiçbir zaman unutmamamız gerekir. Bu sorumluluğu unuttuğu anda insan birtakım onarılmaz tahrîbata, yanlışlıklara yol açar. Kaş yapayım derken göz çıkarmış olur. Kur'ân-ı Kerîm'i okuyabilmek, onun muhtevasından, içeriğinden haberdar olmak, ona ma'nen yakın olmak bir insan için aslında büyük bir bahtiyarlıktır. Bir insan Kur'ân-ı Kerîm'e ilgi gösteriyorsa, Kur'ân-ı Kerîm o insanın rûhunda eğer bir akis buluyorsa bu büyük bir hayır alâmetidir. Yüce Allah'ın hidayet ve inayetidir. Zaten Cenâb-ı Hakk'ın sevgili ve akıllı kulları için Kur'ân-ı Kerîm bir hidayet kaynağı olarak müjdelenmiştir. Kur'ân-ı Kerîm'e ilgi duymak, onun gerek lafzını, mübarek kelâmını tilâvet etmek, gerekse onun muhtevasına manâsına nüfûz etmeye çalışmak, onu tanımaya gayret etmek hem dünyevî açıdan hem de uhrevî bakımdan gerçekten önemli bir mazhariyettir. Allah'ın rızasına ulaşmak için... İnsan bu sayede behîmî (hayvanî) duygulardan, hırstan, gözünü bürüyen her türlü tamahkârlıktan kurtulur da yüce insanlık duygularıyla tam manâsıyla dolu hâle gelirse onun manevî dünyasında, ufkunda bir başka güneş açar. Yüce Allah'ın sevgili kulları Kur'ân-ı Kerîm'le haşır neşir olunca kötülüklerden uzaklaşmışlar, insan olmanın hazzına, mürüvvetin tadına ermişler, erdemli olmanın manevî zevkini ruhlarının tâ derinliklerinde duymuşlardır. Kur'ân-ı Kerîm insanları fesattan, anarşiden, zulümden, çirkinliklerden uzaklaştırır. Onun rûhunu bedîi (estetik) duygularla donatır. O, cehaletin düşmanıdır. Karanlığın zıddıdır, nurdur, aydınlıktır. İnsanlara ilim ve irfan telkîn eder.