Ahlaksızı ahlaksızlığına örnek göstermek!

A -
A +

Şanlı Peygamber Efendimiz "Ben güzel ahlakı tamamlamak için geldim" buyurdu.

 

Ahlak çöktü mü devlet çöker, millet çöker.

 

Biz güzel, faziletli ve beğenilen ahlakımızla milletlere örnek oluyorduk. Temizlik, cömertlik, iffet, namus, yiğitlik, mertlik, şefkat, merhamet, yetimi ve öksüzü gözetmek vb. nice beğenilen huylarımızla tanınıyorduk. Batılı seyyahlar Osmanlı şehirlerini gezdiklerinde Türklerin en fazla ahlakına hayran kalırlardı. Öve öve bitiremezlerdi. Örnek olarak gösterirlerdi. Osmanlıların bu ahlakı asırlarca nasıl zinde tuttukları, yeni nesillere nasıl aktardıklarını incelemek ciltler dolusu kitap yapar. O güzel ahlakımız cumhuriyet döneminde de uzun yıllar devam etti. 1980’lere kadar yıpranma ile birlikte üzerinde oynanan sistemli ve yıkıcı projelere karşı müthiş bir direnç gösterdi.

 

Fakat şunu görüyoruz ki son on beş yıldır ahlakımız korkunç bir erozyona uğradı. Sanki gittikçe artan bir çığ hâline geldi ve gençliğimizi önüne katıp götürmeye başladı. Şayet buna çare bulunamazsa bu durum millî bir politika hâline gelmezse mahvolmanın eşiğindeyiz!..

 

Evet Yeşilçam filmleri, bir kısım basın yayın organları, dergileri, romanları ahlakı erozyona uğratsa da tam manasıyla etkili olamıyordu.

 

Fakat son yıllarda sanki bir el, aile yıkımına tam start verdi. Hemen her mecrada ahlaka karşı korkunç bir saldırı sürdürülüyor.

 

Maalesef bu konuda Türk dizileri başrolde bulunuyor!.. Hatta bu diziler; değil Türkiye, dünyaya rahatsızlık verme boyutuna ulaştı!

 

Geçenlerde bir Rus psikolog, Türk dizilerine kısa bir eleştiri getirdi. Raushan Birmagambetova isimli psikolog şöyle diyordu:

 

“Türk dizilerinden dolayı insanlar yozlaşıyor mu? Evet aynen öyle oluyor. Genel olarak ne görüyoruz? Entrika var, dedikodu, agresiflik, acımasızlık, aldatma var... İnsanlar bunu izlediğinde ‘hayatın normali bu’ diye düşünmeye başlıyor. Yani o da farkında olmadan buna inanıyor. İnsan bunu yaşamak istemez evet ama bu TV dizilerine böyle yapışıp kalmak, ona odaklanmaktan dolayı beyindeki sinirsel bağlantı ve devreler bunu kopyalıyor. Belli bir süre sonra aynısını o da yapıyor. Ve ileride kendi hayatında bunu gösteriyor. Bu çok üzücü bir şey.”

 

Rus psikoloğun kendi hesabından paylaştığı video milyonlarca izlendi. Sosyal mecralarda yüz binlerce beğeni aldı paylaşıldı ve yorumda bulunuldu.

 

Peki "hayır yanlış söylüyorsun milleti aldatıyorsun" diyen oldu mu? Hayır!

 

Sadece, son yıllarda dillere pelesenk olan “efendim sizin dizileriniz farklı mı?” tepkisinden başka bir şey yok!

 

Hırsızın, arsızın ahlaksızın, münafığın, yalancının örnek gösterilmesi de bu döneme has oldu: "Efendim bu yanlış siz de yok mu? Efendim şu da yapmıyor mu?.." Eskiden ahlaksızların yaptığı yıkım görülür ondan kaçılırdı, o huydan uzaklaşılırdı...

 

Lokman Hakîm’e; “Edebi kimden öğrendin?” dediklerinde; “Edepsizden” diye cevap vermişti. Yani "Edepsize baktım ve o huya hiç bulaşmadım, ondan kaçtım" demek istemişti. Şimdi ise edepsiz, edepsizliğine örnek olarak sunuluyor! Neticede Rus psikoloğun belirttiği gibi herkes bunu normal olarak görüyor ve aynen yaşamaya başlıyor...

 

 

Konularına bak geleceği gör!

 

 

Son yıllarda Türk dizilerinde işlenen konulara bir göz atalım. Rus psikoloğun neden feveran ettiğini daha iyi anlarız!

 

Bir dizide iki kadını birden idare eden ve bu esnada mafya babalığı yapan bir silah tüccarının etrafında gerçekleşen olaylar konu ediliyordu...

 

Başka birinde imam kılıklı bir hırsızın sürekli polisleri kandırıp komik duruma düşürmesi bir yandan da gayrimeşru bir ilişki yaşayıp herkesi kandırmaya devam etmesi işleniyordu...

 

İntikamı hayatın tek amacı olarak gören bir dizi vardı. Bunun için şerefini, iffetini, kimliğini feda etmek normal görülüyordu...

 

Bir başkasında, sürekli taciz ve şiddet arasında hayat geçiren liseli kızların çevirdikleri entrikalar ve başlarına gelen dolambaçlı işler anlatılıyordu...

 

Zina, yalan ve cinayetlerin baş döndürücü bir biçimde tekrarlandığı bir dizi uzun süre devam etti...

 

Sürekli aldatmalar, evli kadınları baştan çıkarmalar, ensest ilişkiler, polislerin hemşirelerin aşağılanması, bitmeyen cinayetler, içki tüketiminin özendirilmesi, şiddet, taciz ve yalan üzerine işlenen kurgular bitmek bilmedi...

 

Bazı diziler ise direkt İslam dinini hedef alarak piyasaya çıktı. Tarikatlar üzerinden İslam’a saldırmayı büyük bir maharetle(!) işlediler. Belki işlenen bir yanlışı o tarikatın temel prensibi gibi sundular. İnsanları İslamiyet’ten uzaklaştırmak için çırpınıp durdular...

 

Milletin sığınak olarak kaçtığı tarih dizileri ise maalesef orman kaçkınlarının sabah akşam boğuşmasından kol ve kafa koparmaktan başka bir iş yapmadı. Tamamen yaşanmamış olaylar üzerine bina edildi. Tarihî şahsiyetler reytinge kurban edildi. Kadın entrikaları tarihimizin olmazsa olmazı gibi sunuldu. Gençlerimize tarih şuuru verecek, ibret alacak bir fayda sağlamadı.

 

Neticede şurası muhakkak ki toplum sadece günlük gerçeği değil, ekranda gördüğü hayalleri ile yaşar. Şayet para uğruna reyting uğruna sunulan o hayaller çarpıksa, er ya da geç bir gün acı gerçeklerle yüzleşirsiniz.

 

Toplumumuz için o günler kapıya dayanmıştır!

 

 

Yıkım projeleri!

 

 

Nitekim TV dizilerinin halkımız ve gençliğimiz üzerinde yaptığı yıkım felaket bir dereceye ulaşmıştır. Sonuçta dizilerin verdiği mesajlarla gençlerimizin zihninde yerleşen algılara bir göz atalım...

 

Şayet iyi bir maksatla yapılıyorsa yalan söylemek, hırsızlık etmek gibi davranışlar masum ve hatta yerinde işlerdir.

 

Popüler olmanın, gözde olmanın yolu başkalarını aşağılamaktan ve küçük düşürmekten geçer. Onun için bencil ve kibirli davranışlar sergilenmesi gayet normaldir.

 

Hayatta en önemli şey kadın aşkıdır! Âşık olduğun kadına ulaşmak adına bütün değerlerini, ana, baba ve kardeşlerini her şeyini feda edebilirsin!

 

Fakir olursan mutlu olman mümkün değildir. Hayatta en mesut insanlar zengin ve meşhur olanlardır. Bunları elde edebilmek için de her yol mubahtır.

 

Nikâhsız birliktelik gayet normal bir harekettir! İstediğin kişi ile istediğin gibi birliktelik yaşayabilirsin!

 

Güzel ahlak ahmaklık gibidir! Zira insanlar seni kullanır. Onun için zekice hareket etmelisin. Karşındakileri alt edebilmek için düzenbaz sahtekâr olmakta bir mahzur olmaz!

 

Lüks ve şatafatlı bir hayat bu dünyanın temel maksadıdır...

 

İnsanların bilinçaltına yerleştirilen bu fikirleri İslamiyet potasında değerlendirelim.

 

Dinimizin haram ve günah olarak gördüğü her husus dizilerde serbest ve mubah olarak ortaya çıkmaktadır. Hatta beğenilen huylar olarak sunulmakta ve teşvik görmektedir. Zira sonunda kazanan onlardır. İyiler kaybetmektedir.

 

Bu durumda bazı dizilerin dinimize karşı açıkça bir savaş açtığı ve ahlaki değerleri yıkmak için çalıştığı inkâr olunamaz bir gerçektir.

 

Fakat bu durum sadece Müslümanların değil bütün insanlığın problemidir. Zira yukarıdaki "hastalıklar" toplumu çürütür, nesilleri mahveder, milleti bitirir, devleti çökertir!

 

 

 

 

TEFEKKÜR

 

 

Hayfdır şâh iken âlemde gedâ olmayasın

 

Keder-âlûde-i ümmîd ü recâ olmayasın

 

                                                  Şeyh Gâlib

 

(Yazık olur, sultanken bu âlemde dilenci olmayasın

 

Ümidine keder bulaşmış ve yalvaran olmayasın.)

 

 

 

Ahmet Şimşirgil'in önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.