Bir padişahın 24 saati

A -
A +

Osmanlı padişahlarının günleri seferde dahi olsalar ibadetle başlar, ibadetle sona ererdi.

 

Havuz başında cariye oynatan padişah imajı, Batılı ressamların uydurmasıdır.

 

 

 

Bir padişahın 24 saati

 

 

 

Padişah gün doğmadan evvel kalkar. İcap ederse yıkanıp abdest aldıktan sonra sabah namazını ekseriya Ağalar Camii’nde enderun ağaları ile beraber cemaatle kılar. Namazdan sonra Kur’an-ı kerim okur, zikir ile meşgul olur.

 

Muntazaman namaz kılmak vecibesine Osmanlı sarayında sonuna kadar uyulmuştur. Cemiyette olduğu gibi günlük hayat namaz vakitlerine göre tanzim ve tertip edilmiştir. Sarayda hayat ciddiyet içinde geçer. Havuz başında cariye oynatan padişah imajını ecnebi ressamlar uydurmuştur.

 

 

 

 

Sofrada tek başına

 

 

Sabah kahvaltısı, enderun denilen iç sarayda kiler odasında ve kilercibaşı nezaretinde hazırlanır. Çeşnicibaşı tabla vasıtasıyla takdim eder. Padişah yere oturup yer sofrasında sini üzerinde yemek yer. Dizlerine bir peşkir serer, bir peşkir de sol kolunda asılı durur.

 

İlk zamanlar herkes gibi padişahlar da günde 2 kere yemek yerdi. Biri kuşluk vakti denilen günün dörtte birinde, yani saat 9-10 sularında yenirdi. Diğeri, ikindi vaktinden sonraydı.

 

Daha evvel kuşluk vaktine kadar açlığa sabredemeyen küçük çocuklara ve düşkün ihtiyarlara kaba kuşluk vakti denilen saat 8 gibi peynir ekmekten ibaret hafif bir kahvaltı verilirdi.

 

Yemek zamanları mehter çalınarak ilan edilir. Evvelce hünkâr ve devlet ricali evvela ayakta mehteri dinler, sonra oturup bir arada yemek yer.

 

Sultan Fatih devrinden itibaren sabah, öğle ve akşam olmak üzere günde 3 kere yemek âdeti geldi. Yazın uzun günlerde dört defa yemek çıktığı da olurdu.

 

Ayrıca Fatih’ten sonra padişahlar yemeklerini hep yalnız yemiştir. Tanzimat’tan sonra arada bir aile fertleri veya misafirleriyle yemek yedikleri gibi, davetlere de gitmişlerdir.

 

Padişah kahvaltısında, umumiyetle şunlar bulunur: Has ekmek, sıcak süt, tereyağı, bal, reçel, arzuya göre pişmiş yumurta, peynir, soğuk et, börek, meyve. Çay henüz hayata girmemiştir. Sıcak veya soğuk şerbet ile süt içilir.

 

 

 

 

Günün ilk yarısı

 

 

Padişahın günlük hayatı harem ile enderun arasında, yani iç sarayda geçer. Kahvaltıdan sonra padişah harem dairesinden çıkarak enderundaki has oda isimli ofisine gider.

 

Burada her biri birer hüner ve marifet sahibi Osmanlı entelektüeli olan ağalarla vakit geçirir. Devlet işleriyle meşgul olur. Kendisine arz edilmiş evrakı okur, yazılarını yazdırır. Tanzimat’tan sonra burası mabeyn adını almıştır.

 

Padişah sarayda toplanan Divan-ı Hümayun’a riyaset eder. Sultan Fatih’ten itibaren toplantılara katılmamış, kendisine mahsus kafeste örtülü locadan müzakereleri takip etmiştir.

 

Toplantı bitince divan azaları sırasıyla sarayın bâbüssade adlı üçüncü kapısının girişinde hemen karşıdaki arz odasında padişahın huzuruna çıkar, görüştükleri meseleleri arz ederek tasvibini alır.

 

Diğer zamanlarda padişah çağırmadıkça sadrazamların saraya gelmeleri âdet değildir. Elçi ve misafir kabulü de bu ihtişamlı odada olur.

 

Divan toplantısı olmayan günlerde yaz ise, padişah bazen atla binişe (gezintiye) çıkar veya kayıkla Marmara, Boğaz ve Haliç kıyısındaki bahçe ve köşklerden birine gider. Bazı padişahlar gemiyle yakın şehirlere seyahat yapmıştır.

 

Av veya başka sporlarla meşgul olur. Enderunluların spor müsabakalarını seyreder. Sarayda da istirahat ve kahve içmek için çeşitli köşkler vardır.

 

Bazen tebdili kıyafet ederek (kıyafet değiştirerek) yanına mutemet birini alıp şehirde dolaşmaya çıkar. Halkın hâlini öğrenir, cemiyetin nabzını tutar.

 

 

 

 

Dünya mutfağı

 

 

Cuma günleri padişah cuma selamlığına çıkar. Camilerden birinde namazı kıldıktan sonra saraya döner. Sair günlerde Ağalar Mescidi’nde kılınan namazdan sonra öğle yemeği yenir.

 

Bu yemek sarayda kuşhane denilen hususi bir mutfakta hazırlanır. Haremle dışarının irtibatını temin eden zülüflü baltacılar ocağından kuşçu denilen aşçılar yemeği bakır sahanlarda pişirir, çeşnigir (tadıcı) nezaret eder.

 

Kapalı sahanlara konulup bir tepsiye dizilerek tülle sarılır. Mühürlendikten sonra tablacıbaşı nezaretinde tablakârlar vasıtasıyla padişaha takdim edilir.

 

Yemek enderunda yeniyorsa çeşnigirler ve kiler odası mensupları, haremde yeniyorsa gedikli cariyeler hizmet eder.

 

Yemek padişaha Çin porseleninden hususi imal edilmiş tabaklarda arz edilir. Yemek zehirli ise bu tabakların süsleri hemen renk değiştirerek vaziyeti belli eder.

 

Öğle yemeğinde şunlar bulunur: Çorba, kebap, tavuk veya hindi, etli sebze, dolma, pilav, muhallebi veya sütlaç, ekşili bamya, av eti, kuru sebze, börek, baklava veya hamur tatlısı, meyve ve şerbet. Sofrada ayrıca iştah açıcı turşular da bulunur. Kuşhanenin miskli aşuresi meşhurdu.

 

Zeytinyağlı yemek ve balık ise (pişerken kötü koktuğu için) sarayda ne pişirilir ve ne de yenir. Saraya alkollü içki asla girmez.

 

Sultan Fatih devrinde bile padişahlar basit yemekler yerdi. Osmanlı mutfağının dünya çapında kıymet kazandığı XVII. asırdan sonra sofralar da zenginleşti. Yine de padişah bir öğünde çeşidi ve porsiyonu az yemeği tercih ederdi.

 

Ramazanda herkes oruç tuttuğu için yemek saat ve tarzı değişir.

 

Bir padişahın 24 saati

 

 

Günün ikinci yarısı

 

 

Hünkâr öğle yemeğinden sonra istirahate çekilir. Bazen bu sırada kitap okur, şiir, hat gibi hususi işleriyle meşgul olur. Enderunda çok kıymetli 5 bine yakın eserin saklandığı bir saray kütüphanesi mevcuttur. Yıldız’daki kütüphanede 10 bin cilt kitap vardı.

 

İkindi namazından sonra yine haremden enderuna (mabeyne) çıkar. Akşam namazına kadar istediği kimselerle görüşür. Bunlar ekseriya haftanın her günü ayrı olmak üzere, din ve ilim adamları, tecrübeli eski devlet ricali, şair, edip ve sanatkârlar gibi değişik kimselerdir.

 

Sultan Hamid bu saatlerde marangozhanesinde meşgul olur veya bahçede yürüyüş yapardı. Geç vakte kadar mabeynde kalıp çalıştığı vakiydi.

 

Akşam namazından sonra hünkâr öğle vaktine göre daha hafif bir yemek yer. Yatsı namazına kadar yine kendi kendisine meşgul olur ve eğer hayatta ise annesi olan valide sultanla çok zaman bu sırada görüşür. Yatsı namazından sonra hareme, yatak odasına çekilir.

 

 

 

 

Halvet

 

 

Yatak odasının önünde hazinedarlar sabaha kadar nöbet bekler. Bunlar haremde en mutemed hanımlardır ve her zaman padişahın huzuruna girip çıkabilir. Ailesi bile bu imtiyazdan mahrumdur.

 

Padişahları, hazinedarlar giydirir. İçlik (gömlek) ve şalvar üzerine üç etekli entari giyip kuşak sarar. Üstüne kolsuz kaftan veya kürklü cüppe giyer. Elbiseleri sadedir, ama fevkalade zariftir. Kumaşları Türk işidir. Başına takke üzerine hafif sarık sarar. Merasimlerde kavuk giyer. Ayağına mest şeklinde hafif sahtiyan pabuç giyer.

 

Sultan Mahmud’dan sonra bol pantolon, yakası ilikli dizlere kadar uzayan İstanbulin giyer, ayağına fotin (konçlu ayakkabı) geçirir, başına fes örter. Dışarı çıkarken üstüne harmani (pelerin) veya kaput alır. Üniforma giydiği de olur.

 

Bazı akşamlar haremde kızlar bandosunun tertiplediği eğlenceyi seyreder. Tanzimat devrinde saray tiyatrosu yaptırılmış, burada saray halkına bazen padişahın da iştirak ettiği, kimi zaman diplomatik maksatlarla ecnebi misafirlerin davet edildiği temsiller verdirilmiştir. Sultan Hamid’in gece yatarken kitap okutturmak âdeti idi.

 

Hünkârın geceyi geçireceği hasekisine (zevcesine) gündüzden bir hediye yollaması âdettir. Bunu alan haseki, hamama götürülüp yıkanır. Güzel kokular sürünür. Giydirilip süslenir. Padişahın dairesine götürülür. Kızlar ağası lazım gelen müsaadeyi aldıktan sonra kendisini kapıdan padişahın huzuruna çıkarır.

 

 

 

Bir padişahın 24 saati

Sır kâtibi, yaz!

 

 

Ramazan ayındaki Hırka-ı Şerif ziyaretinden başka, kandillerde mevlid okutulur, padişah da iştirak eder.

 

Bayramlarda muayede (bayramlaşma) merasimi olur. Padişah, evvela sarayda devlet ricali ile, sonra da haremde ailesi ile bayramlaşır.

 

Ecnebi bir misafir gelince, buna göre hususi programlar yapılabilir.

 

Padişahların gün içinde yaptıkları sır kâtiplerince ruznamelere geçirilirdi. Bunlardan I. Mahmud, III. Osman, III. Mustafa, I. Abdülhamid ve II. Mahmud'a ait olanlar bugüne intikal etmiştir.

 

 

 

Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci'nin önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
yılmaz21 Şubat 2025 09:12

hayırlı cumalar.osmanlı beyenmeyenler.Gazzeye baksın

Davut17 Şubat 2025 12:13

teşekkürler, çok aydınlatıcı bir yazı olmuş.. ama maalesef saraydan çıkıp , ülkeyi şehir şehir dolaşıp gezmediklerinden, nerde ne olduğunu anlıyamamış, halkın nabzını tutamamış, zamanında reformlar yapıp, zamanlar başta Türkler olmak üzere Osmanlı halkının desteğini kaybetmişlerdir.