Çocuklar için çok iyi olmuştu bu birlikteliğimiz. Uzun zamandır Tanju olmadan bir anne iki çocuk eve girdiğimizde konuşacak şey bulamıyorduk. Evin erkeği olmadığından, çadırın ana direği yıkılmış gibi olmuştu yuvamız.
Bir müddet evlatlarımın birbirlerini kovalamalarını seyrettim. Baktım Nefise Naz kızım, Mustafa Enes’imi fazla hırpalıyor, oturduğum yerden seslendim:
- Bakar mısınız Nefise? Mustafa'yı idare etmek senin vazifen. Unutma! O daha küçük!
- Aaa! Anneme bak, alâkadar olmak da suç!
- Ablasın, onun için alâkadar oluyorsun. Senin kardeşin olduğu için, ona kıymet verdiğin için…
- !!!
- Mustafa Enes’im, sen de delikanlı olana kadar ablanın dizinin dibinden ayrılma.
- Şu kızın beni çekemiyor anne! Kıskanıyor ya! Korkuyorum senin bu şımarık kızından!
- Asıl sen şımarıksın!
- Aman çocuklar! Birbirinizi suçlamayın! Enesciğim ablan sevse kızarsın, sevmese yine kızarsın! Onu bunu anlamam! Sözle de olsa kavga yok! Hadi Nefise'm, başlattığın oyunu yine sen sonlandır.
- Peki anneciğim!
- Ara sıra kızdırsa da tabii ki en çok Nefise Ablamı seviyorum. Annemi seviyorum ama en çok, en çok babacığımı... Ne güzel günlerimiz vardı onunla! Nerede kaldı gelmedi, çok özledim? Babaannemi, dedemi de çok seviyorum. Ama ablama söyle kimseyi benden çok sevmesin.
- Aferin Mustafa Enes’ime! Herkese yetecek kadar sevgin var. Her zaman böyle bir araya gelemiyoruz. Söylemek istediğin her şeyi konuş.
Ana oğul kız; bizlerin muhabbetle konuşmamıza şahit olan babacığım daha bir keyifle söze girdi:
- Ne güzel. İster misiniz, akşam yemeğini dışarıda birlikte yiyelim?
- Ah, ne güzel olur, dedeciğim. Babacığım gitti gideli hiç dışarıda yemek yemedik. Senin şu kızın var ya! Annem olacak kızın. Her talebimize “Canım istemiyor, yorgunum…” deyip bizi akşamdan dört duvar arasına tıkıyor zaten.
Çocuklara destek vermek için bu sefer söze ben girdim.
- Bence de iyi olur babacığım. Eve dönüp yorgun yorgun yemek hazırlamaktan kurtuluruz. Hatta iyi bir şey yapalım; abimi de arayalım. Müsaitseler onlar da gelsin. Ne dersiniz babacığım, nereye gidelim? Hem bir de müsaade ederseniz hesaplar da benden olsun.
- Hesaplara sıra gelince babaların önüne geçilmez. Bırak kırk yılda bir içimizden geldi, onu da yüzümüze gözümüze bulaştırmayalım. Şark Sofrası nasıl olur?
- Kapalı ortam olmasa daha iyi olmaz mı, şu güzel günde?
- Açık yer istiyorsanız aklıma Çınaraltı geliyor.
- Tamam, iyi fikir…
Babam, abimleri de aradı. Gelin Hanım yemek hazırlıyormuş, ısrar edilince “tamam” dediler. Seneler önce yeni iş anlaşmasını yaptığı lokantada buluşmaya karar verdik. Toparlanmamız da dâhil bir saat sonra Çınaraltı'ndaydık. Abimin gelmesine yarım saat kadar vakit vardı... DEVAMI YARIN