Acil serviste Enes’im de bizler de rahatlamıştık...

A -
A +

Nefise Doktor; "Müslüman tevekkül ehlidir, acele etmez, sebeplere yapışır, çok çalışır, şikâyet etmez, müsrif değildir, gayr-i meşru işlere tevessül etmez, az yer, az konuşur, az güler, daima tefekkür hâlindedir. Kendini değil muhataplarının iyiliğini, menfaatini düşünür, yalan dolan asla olmaz, içi dışı bir; Mevlânâ Hazretlerinin buyurduğu gibi: ‘Ya göründüğü gibi olur, ya da olduğu gibi görünür…’ Huzur ve saadet için başka yol yok bu dünyada!” deyip son noktayı koymuştu.

 

Sayıp söylenecek çok şey var da bende hadiseleri doğru anlayıp kavrama, içime sindirme, kendime mal etme kabiliyetim yoktu. Aslında her sıkıntının temelinde kendim vardım. Yine doktorumun ifadesine göre; mesele, hastalığa teşhisi koymakta yatıyordu. Doğru ve isabetli teşhis olunca tedavi de isabetli oluyordu gayet tabii. Safrasından şikâyetçi olanın sen midesine bakarsan hastalığı azdırmaktan maada bir şey yapmamış olursun!..

 

          ***

 

Hastaneye varıp doğru acil servise gittiğimizde Enes’im de bizler de iyice rahatlamıştık. Her ihtimale karşı Tanju çocuğun başında kalarak bütün muayenelerini yaptırırken, Nefise Naz bahçeye çıktı, ben de Doktorumun yanına gittim. Bir çırpıda başımızdan geçenleri anlattım. Zaten hâlimi görünce bir şeylerin ters gittiğini anlamıştı ki daha çok alakadar oldu. Kaşla göz arasında bir çift çorap getirdi uzatıverdi Saadet Hemşire. Çok duygulandım. Hissiyatımın kabardığı anlar olmuştu ama bugün buradaki gibisi hiç olmamıştı. “Kabarmak” kelimesiyle ifade etmek hafif kalırdı, âdeta hislerim köpürdü, taştı. Beni benden iyi düşünen bir arkadaşım vardı karşımda. Çoraplarımın kaçtığını görmüş, habersiz hemen o eksikliğimi giderivermişti. Bu ne incelikti? Kelimelerle anlatmam mümkün değildi.

 

- Ya Nefise Hanım, ne yaptın böyle? Nereden, nasıl gördün çoraplarımın yırtıldığını?

 

- Ecdat “Dost başa bakar…” derlerse de ben “bazen ayağa da bakar...” diyorum. Tabii ki espri. Telâşını, korktuğunu görünce anlamıştım bir şeylerin olduğunu. Dolabımızda yedek vardı zaten. Hanımların hâlinden hanımlar anlar.

 

- Çok çok teşekkür ederim, minnettarım canım kardeşim. İyi ki sizi tanımışım.

 

- Ben de aynısını sizin için düşünüyorum.

 

- Verdiğin kitapların birinin boş bir köşesine yazmışsınız.

 

- Neyi?

 

- Şu mısraları:

 

Yâ Rab, ihlâs ile yalvarıyorum,

 

Şuursuz, sabırsız kul etme beni!

 

Verdiğin nimetleri arıyorum,

 

Ne olur, şükürsüz dil etme beni!

 

- Bakıyorum içine sindirmişsin. Unutmamışsın da… Sık sık başvurduğum bir metot. Çok beğendiğim, hoşuma giden söz, cümle, mısra, şiir bulduğumda unutmayayım diye kitapların boş sayfalarına yazarım. Hem onu aldığım, okuduğum günleri hatırlar hem de yeri ve vakti geldiğinde kullanırım bu yazdıklarımı.

 

DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.