"Bak abla evhamlı olmayın! Size bir şey anlatayım..."

A -
A +
"Siz okumuş yazmış medeni bir hanımefendisiniz. Ben size niçin teselli vereyim veya ikna etmek durumunda kalayım ki?.."
 
Minyatür bir Osmanlı konağına benziyordu burası. Çatı saçakları, pencere pervazlarındaki ağaçların oyulmasıyla yapılmış korniş süslemeleri GÜL KURUSU duvarlarına büyük bir canlılık veriyordu. “Taç kapı” diye isimlendirilen giriş kısmı fevkalâdeydi. Tek başına bile evi profesyonel bir şekilde temsil ediyordu. Yapılan dekorasyonlar çok titiz ve pek hususi seçilmiş olmalıydı diye düşünerek etrafımı seyrediyordum, birden bizi getiren Dadaş şoförümüzün o kendine has ifadesiyle “Abla” dediğini duydum, sesin geldiği tarafa baktım. Hâlâ arabasıyla meşguldü. Ön kaportasını açmıştı.
- Ne var? dedim, ona doğru yaklaştım. Çocuklar da uyanmış, nereye gelmiş olduklarını anlamaya çalışıyor, büyüyen gözlerle... etrafı seyrediyorlardı sessiz sedasız.
- Abla kusura bakmayın fazla malumat veremedim ama siz içeri buyurun.
- İçeri buyuralım da delikanlı ne diye, kime, niçin?
- İşte o suâllerin cevabı bende değil, orada zaten öğrenirsiniz!
- Ne demek orada öğrenirim? Ya öğrenemesem ne olacak? Kimle, ne diye karşılaşacağım? Adını ne koyacağım? “Bizi bir şoför getirdi, sizin köşkün önüne bıraktı, biz de çıkıp geldik…” mi diyeceğim?
- Abla hiç bende öyle bir oyunculuk var mı? Ev orda istediğiniz gibi hareket edin.
- Tanımadığım boş bir evde hiç olmaz, hepten korkarım. Hele bir bayan için mahzurlu değil mi?
- Haklısınız da içeride evin hizmetçisi var, sizi karşılar merak etmeyin.
- Ya sonrası!
- Dedim ya! Bak abla evhamlı olmayın! Size ayaküstü bir şey anlatayım.
- Yapacağım bir şey yok! Anlat bakalım, beni nasıl teselli edeceksiniz?
- O mânâda değil abla! Siz okumuş yazmış medeni bir hanımefendisiniz. Ben size niçin teselli vereyim veya ikna etmek durumunda kalayım ki? Ne buna kuvvetim yeter, ne de siz inanırsınız!
- Kızma da hadi anlat! Dinliyorum!
- Kızmak bizim kitapta yazmaz! Hele bir hanımefendiye asla. Anlatmak ise ne haddime “söz gelimi” derler ya işte öyle bir şey kabul edin abla!
- Eee!
- Adamın biri, haftanın yorgunluğunu üzerinden atabilmek için tatil günü doyuncaya kadar uyumak, tam dinlenmek, keyfince istirahat etmek istiyormuş. Sabah istediği kadar uyuyup kalktığında ilk işi daima takip ettiği gazetesini eline almak olmuş. Manşetlerine bakmış, sayfalarını evirip çevirmiş. Bütün gün miskinlik yapıp evde oturacağını düşünürken evin yaramaz oğlu koşarak gelmiş ve sinemaya ne zaman gideceklerini sormuş. Baba, daha önce söz verdiğini hatırlamış ama yine de ne yapıp edip istirahatinden fedakârlık etmek istemiyormuş. Bir bahane uydurması lazımmış. Sonra gazetenin promosyon olarak dağıttığı dünya haritası gözüne ilişmiş. Onu görünce aklına kendince müthiş bir fikir gelmiş. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.