Unutma ki fırtınalar, dalgalar martıların denizi sevmesine mâni olamaz! Tıpkı onca mânilerin seni sevmeme engel olamayacağı gibi...
Ela gözlüm ben bu ilden gidersem,
Zülfü perişanım, kal melul melul!
Kerem et aklından, çıkarma beni,
Ağla, gözyaşını sil melul melul!
Elvan çiçekleri takma başına,
Kudret kalemini, çekme kaşına.
Beni ağlatırsan, doyma yaşına!
Ağla, gözyaşını sil melul melul!
“Eğer seni çok sevdiğimi ispatlamamı istersen bulutsuz bir gecede semaya ve içindeki sayısız yıldızlara bak. Görebildiğin o binlerce yıldızlardan her biri sana gönderilmiş en kalbî dualarımdır! Şimdi daha iyi anlıyorum sadece nefes alıp vermek değilmiş yaşamak. Ateşlerde yanmak gibi bir şeymiş seni severken sensiz olmak... Hepsi gidici bir sen kalıcı, hepsi anlık tek sen ömür boyu, hepsi çocukça sen hakiki, hepsi öylesine sen ölesiye...”
Acaba “Kim kimin için döktürmüştü bu şiir gibi satırları?” diye düşünüp aklıma gelenlerle okumaya devam ettim. Çok da merak ediyordum daha neler yazıldığını.
“Öyle zor ki hissettiklerimi söyleyememek, onun için yazdım ama yine de ifade ettiğimi sanmıyorum; sadece “Hiç yoktan iyidir...” deyip teselli buluyorum. Öyle güzel ki uyumadan hep seni düşünmek. Öyle huzur veriyor ki gözlerine bakıp da “seni çok çok seviyorum” deyivermek. Kimi rüyalarda görülmeye değerdir, kimi hakikatte yaşanmaya. Sen gördüğüm en tatlı rüya, yaşadıkça bitmesin dediğim en güzel hakikatimsin! Balığın suya, çiçeğin güneşe, çocuğun şefkate, sevgilinin sevgiye ne kadar ihtiyacı varsa o kadar muhtacım güzel kalpli güzel sana…”
“Yalan duruşların, sahte gülüşlerin, tuzak bakışların arasında buldum seni. Her şeyi kaybetmeye değecek kadar sevdim çünkü sahte ve de çürük değilsin! Unutma ki fırtınalar, dalgalar martıların denizi sevmesine mâni olamaz! Tıpkı onca mânilerin seni sevmeme engel olamayacağı gibi... Düşünüyorum da; düşüncelerin en güzeli; senin beni düşünüp düşünmediğini düşünürken, düşünüyor olmanı düşünmek galiba…”
Geçenlerde bir arkadaşımın yanına uğramıştım almış eline bir çiçek, “sevecek, sevmeyecek” diye yaprakları tek tek koparıp suya atıyordu. ‘Behey eşek çiçek, nerden bilecek?’ diyecektim demedim, sadece güldüm geçtim. Bir de arkasındaki duvara yazmış: ‘Dün seni çok bekledik gelseydin toplu resim çektirecektik. Sen gelmeyince topsuz çektirmek mecburiyetinde kaldık… Son gülen sen olacaksın, çünkü geç anlıyorsun. Yazılıdan sıfır aldım ama mühim olan katılmaktı…’ Daha daha neler yazmamıştı ki?
Aklımda kalanlardan bazıları bunlardı. İşte onların sevgilerine benimkisi hiç benzemiyordu, benzemeyecekti de... Ben sevdim mi adam gibi severdim!”
BU DA BENİM MUHABBETİM…
“Yokluğun diye bir şey yok bende, seni sonsuzluk kadar çok ama çok seviyorum... Seni ne kadar sevdiğimi öğrenmek istersen vur kır kalbimi, zaten akan kan yazacaktır ismini. O vakit anlarsın sana olan sınırsız muhabbetimi..."
DEVAMI YARIN