Benim, huzur veren doktorum...

A -
A +

Kendi kendime “İnsan, etrafında böyle düşündürecek hadiseler olmadan kafasında çeşitli ihtimalleri kurabilir miydi?” suâlini çok soruyor azgın nefsimi bir türlü ikna edemiyordum. Zavallı Tanju bir bana bakıyor, bir çocuklara... sadece başını sallayıp çıkıyordu evden. Ona da kendime de hem kızmaktan hem de acımaktan yorulmuştum. “Bu çocuklar, ah çocuklar olmasaydı!” diyor, derin düşüncelerimle baş başa kalıyordum. Her şeyin en iyisini istemek ne kadar hakkımız olsaydı da her yükü kaldırmak ve bilhassa taşımak çok kuvvetli irade sahibi olmayı icap ettiriyordu.

 

Öyle cezalandırılıp bilinmez bir yerlere sürgün edilmiştim ki, ben bile ulaşamıyorum kendime. İnsanca yaşamak kolay değilmiş, üstün meziyet istiyormuş meğerse, bende de hiç yoktu o cevherden. Beceremiyordum maalesef!. Gıptayla bakıyorum artık hakikaten gülümseyenlere, farkındalık oluşturup yaşayanlara. “Keşke dünyaya yeniden doğabilseydim de boş bir sayfa açıp sıfırdan başlasaydım hayatıma…” diye düşünürken Nefise Doktor’um aklıma geldi. Pek hasretini çektiğimde görüntülü açardım. Müsaitse mutlaka cevap verirdi. O benim aşım, ekmeğim, suyum, hatta havam gibi vazgeçilmezimdi ve de çok çok kıymetliydi. Fırtınalar artıp dalgalar kabardığında sığınacağım en emin limanımdı.

 

“Alo” dediğimde içimde müthiş bir değişikliğin olduğunu fark ederdim, tarif edilemez bir hâl kaplardı beni. Bak işte yine öyle oldum. Biraz önce mevtini bekleyen Jale gitmiş ebedî saadeti için yapamayacağı olmayan Jale gelmişti. Ben buna kızmayayım da kim kızsındı. Onun içindir ki bu iki Jale arasındaki mücadeleden yıldığımı, yorulduğumu tükenme noktasına geldiğimi sık sık dile getiriyorum elimde olmadan.

 

- Alo! Jale sen ha!

 

- Benim, huzur veren Doktor’um, nasılsınız?

 

- Estağfirullah! Biz huzuru sizden alıyoruz. Nasıl olsun Jaleciğim malum işler, ev, çoluk çocuk, hayat mücadelesi herkesin başında olan şeylerle uğraşıp duruyorum.

 

- Ben de sanıyordum ki yalnız benim başımda.

 

- Herkes öyle sanıyor maalesef. “Bütün dünyanın sıkıntıları benim üzerimde” diye düşünüyor. Oysa herkesin derdi kendine devasa bir yük gibi geliyor. Yani anlayacağın ateş düştüğü yeri yakıyor Jale Hanım Kardeşim.

 

- Aynen! Var böyle bir şey. Yani insanın derdi pasifik kadar büyük de olsa, incir çekirdeği kadar küçük de olsa, fark etmiyor, bir şekilde beynimizi meşgul ediyor. Her ne hikmetse kara kara bulutların kafamızın üstünde uçuşmasına, zehirli akreplerin kalbimizde yuvalanmasına sebep olanlara mâni olamıyoruz. Buna bir çare, ne bileyim bu hastalığa derman olabilecek bir şeyler olmalı. Bu kadar kompleks kendi kendine oluşmuş olabilir mi sence? Bence olmaz!

 

DEVAMI YARIN

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.