Bir seçim yapmam lazım geldiğinin farkındaydım...

A -
A +

Ah şu yavrularım olmasaydı ah!.. Bazen insan, kötü hissettiğinde sığınabileceği sakin bir liman arar ya, ben de öyle fırtınalarla boğuşan çaresiz bir kaptan gibiydim. Dalgaların erişemeyeceği emin bir köşe arıyordum. Bir dost, bir sütre arkası yer ya da bir başka şey, itimat edilebilen herhangi bir varlık... Hiç fark etmez, olsundu da ne olursa olsundu. Onun o sırada yanımda bulunması bile aslında bana, sonsuz bir haz, sınırsız bir huzur verirdi mutlaka. İşte şu an bu aşırı hasretliği, yoğun bekleyişi yaşıyordum iliklerime kadar. Yanımda her zaman iyi gelebilecek birileri vardı ama benim beklediğim, tercihim yoktu. Niyeyse düşüncelerimi yazıya aktarmak, bir an olsun beni rahatlatıyordu. Sinirlendiğimde, üzüldüğümde, yalnız hissettiğimde, huzur ve saadetimde imdadıma yetişiyordu!

 

Bir seçim yapmam lazım geldiğinin farkındaydım. İçimde gittikçe derinleşen bir dipsiz kuyu oluşuyordu. Bütün acısıyla hissettiklerimin, beni benden alıp götürmesini seyrederken elimden hiçbir şeyin gelmemesi ayrı bir dertti. Ah, bunları olduğu gibi anlatmam mümkün olsaydı!

 

İki seçenek arasında kalmak zordu! Ben hangi taraftaydım? Kararlarımın birini önüme koyup diğerini de arkamda bıraktığım hâlde yine içim rahat değildi. Tercihlerimin sonunun gelmeyeceği açıktı. Her şeyin farkındaydım. İkisi arasında dönüp durmak fersah fersah koşmaktan daha yorucu ve daha manasız bir seyr-ü seferdi.

 

Diyorlardı ki: “Merak etme, hepsini de unutursun…” Acaba unutabilir miydim? Bazen havanın eşsiz güzelliğini, ılgıt ılgıt esen yeli, lapa lapa karın yağışını, yağmurun sesini, aşkı, acıyı ve nefreti unutabilirdim de birini asla. Yaşamayan ne demek istediğimi anlayamaz. Sözüm anlayanlara; Tanju'dan bana kalan bir hayal kırıklığı oldu ve her şeye rağmen hayata sıkı sıkıya tutunmak istiyordum ama beceremiyordum. Sıkıntı da buradaydı. Vazgeçmemek adına kendimden olmuştum. Kaybettiğim hislerimi mantıkla yeniden yaşamaya çalışıyor, aklımla var oluyordum. His ve heyecan kalmadığından mı ne? Canım yanardı en çok da. Yalnızlığımda buluyordum kendimi. Sarıp sarmalasam sevgiyle kimsesizliğimi, mücadele edip savaşmaktan vazgeçerdim bütün korkularımdan. Nihayetinde pes eder ve devam ederdim sonu mezar olan hayat yolculuğuna…

 

Her varlık rüştünü ispatlamak için kendi negatifine ihtiyaç duyarmış. Ancak bir zıtlık diğerinin varlığını mânâlandırıyormuş. Benim öbür yanım olmadığından hep yarım kalıyordum. Yarım hâlde kalmaya, içimdeki deliyle var olmaya mahkûm görünüyordum. Hem kavgalıydım onunla hem onsuz var olmamın mânâsızlığı içindeydim. Hissiyatıyla mücadele içinde olanlar bilirler ne demek istediğimi…

 

Bugün Doktor Nefise Hanım’a gitmek için giyiniyordum, zil çaldı. Kapıyı açtım yine göndereni olmayan bir kargo gelmiş. İçimden “Bu Tanju’nun işi! Ne yapmak istiyorsa bilmiyorum…” dedim, zarfı aldığım gibi odamın en aydınlık yeri pencere önüne gittim. Aceleyle açtım, yine kısa bir hikâye yazılıydı kâğıtta. Başladım okumaya... DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.