"Ömrümüz boş şeylerin, heva ve heveslerimizin peşinde koşmakla geçmiş, uyanamamışız doktorum..."
Mürşid gerekdür bildire, Hakk’ı sana hakka'l-yakîn,
Mürşidi olmayanların, bildikleri gümân imiş!
Her mürşide dil verme kim yolun sarpa uğratır,
Mürşidi kâmil olanın gâyet yolu âsân imiş.
Anla hemen bir söz durur yokuş değildir düz durur,
Âlem kamû bir yüz dürür gören anı hayrân imiş.
İşit Niyâzî’nin sözün bir nesne örtmez Hakk yüzün,
Hakk’dan ayân bir nesne yok gözsüzlere pinhân imiş
- Bunları anlamak için yanımda kocaman bir lügat, bir kütüphane dolusu ansiklopedi ve hepsinden öte sınırsız bir zaman dilimim olması lazım. Galiba treni çoktan kaçırmışız Doktor’um. Ömrümüz boş şeylerin, heva ve heveslerimizin peşinde koşmakla geçmiş, uyanamamışız.
- Orası öyle. Geçmişe “mazi” derler. Hep o saplantılara takılıp kalırsak debelenip dururuz. “Zararın neresinden dönersek kârdır” kaidesini de unutmamak lazım Jale Hanım.
- Unutsan da başkaları seni rahat bırakmıyor.
- Onları aşmak lazım Jale Hanım! Âşıkların işi hayran olmak, körlerin işi ise görmedikleri için akıl yürütmektir. Asıl körlük göz körlüğü değil, gönül körlüğüdür. “Onlar hiç yeryüzünde dolaşmazlar mı ki, düşünecek kalpleri, işitecek kulakları olsun. Doğrusu gözler kör olmaz fakat, göğüslerde yumruk büyüklüğündeki kalpler körleşir.” Gözü kör olana, yani âmâya acınır. Kalbi kör olana ise hakikati göstermek hayli zor olur. Hele bakar kör olmak ne büyük talihsizliktir. Derler ki:
Görenedir görene,
Köre nedir köre ne?
- Pek maziye daldık… Kendi kendime diyorum ki:
Uyan ey gönlüm boş şeylere dalma,
Yazdığın satırları bir bir yakma…
Bunlar da gelir ha... bunlar da geçer.
Bizim âtiden çok ümidimiz var
Ey dost! Sakın sen de ümitsiz olma…
Daha ne diyeyim?
- Güzel diyorsun maşallah! Serde şairlik de varmış Jale Hanım!
- İki kelime söylemekten aciz olanın öyle bir iddiasının olması mümkün değil. Bu konuştuklarımıza burada hazır olanlar da şahit oldu. Hepsi de kalbimize hitap eden güzel şeylerdi. Şimdi ben sorayım siz cevap verin, başta anneciğim, babacığım, Tanju Bey, çocuklarım ve cümle hâzirun da dinlesin.
- Söz vermiştim suâllerinize cevap vermeye.
- Öyleyse ilk suâlimi sorayım. Anlatılanlar büyük âlimlerin sözleri, hepsi de kalpten kalbe nüfuz eden yüksek ifadeler. Bunları sayıp sıralayan da karşımızda duran bu melek yüzlü doktorumuz.
- Estağfirullah!
- Kalbini bilemem, dış ifaden bende öyle, yani melek gibi görünüyorsun. Peki Doktor Nefise Hanım soruyorum; senin evli biri olduğunu bildiğin hâlde Tanju Beyle aynı çatı altında bulunman, dinimizin hangi emrine uymaktadır?
- Şey!
Aynı telden gönüller, buluşur aynı yerde,
Gün gelir kavuşursun, muhabbet varsa serde.
Hem sıkıntılar bile, derman olur her derde.
Durmadan esiversin, bozulmasın havamız.
Nimetlerin kaynağı, bizim şirin yuvamız.
Elbet nasibi olan, mutlak bulur arayan,
Saçın başın yolmadan, daha rahat tarayan,
Pek çok rağbet edilir, mahir, işe yarayan,
Tarla, çayır, bahçemiz, yeşillenir ovamız.
Saadetin kaynağı, bizim sıcak yuvamız.
DEVAMI YARIN