"Bütün insanlar kusur, kabahat görmeye odaklanmış gibi!.."

A -
A +
Osmanlı Türkçesinde (ayn-ür rızâ) diye bir mefhum yani kavram var; kusur görmeden muhabbet ile bakan gözler demekmiş.
 
Hepimiz önce hocaya sonra çocuğa baktık daha bir dikkat kesildik derse. Devam etti hocamız anlatmaya:
Fert olarak dünyaya doğabilmek için;
2 ebeveyne,
4 büyük ebeveyne,
8 büyük büyük ebeveyne,
16 ikinci seviye büyük büyük ebeveyne,
32 üçüncü seviye büyük büyük ebeveyne,
64 dördüncü seviye büyük büyük ebeveyne,
128 beşinci seviye büyük büyük ebeveyne,
256 altıncı seviye büyük büyük ebeveyne,
512 yedinci seviye büyük büyük ebeveyne,
1024 sekizinci seviye büyük büyük ebeveyne,
2048 dokuzuncu seviye büyük büyük ebeveyne ihtiyacınız oldu…
Sadece son 400 sene sayıldığında, on iki kuşaktan toplam 4094 atanız sayesinde hayata gözlerinizi açabildiniz. Diğer bir ifadeyle; on iki kuşaktan bu yana dört bin doksan dört kişinin genlerini taşıyorsunuz en azından.
Kaç mücadele? Kaç muharebe? Kaç zorluk? Ne kadar hüzün, keder? Kaç tane SIR? Ne kadar huzur ve saadet? Kaç aşk hikâyesi? Ne kadar ümit? Ne kadar affedilecek yaşanmışlıklar? Ne kadar affedilmeyecekler? Ne kadar SEVGİ, MUHABBET, HÜRMET?
Siz, bu anda var olurken, hayatta kalabilmeniz, sağlıklı yaşamanız için atalarınızın ne çok şeyden geçmiş olduğunu tefekkür edin ve de gönülden bir düşünün derim…’
Hocamızın anlattığı basit bir hesaplama olmasına rağmen o ana kadar böyle hiç düşünmemiş ve o gözle bakmamıştım. Ceddimizin kullandığı Osmanlı Türkçesinde (ayn-ür rızâ) diye bir mefhum yani kavram var; kusur görmeden muhabbet ile bakan gözler demekmiş. Hiç denediniz mi? Tabii ki kolay değil. Sadece söylemesi kolay ama icraat o kadar da pratik olmuyor.”
- Doktor Hanım! Bilhassa kusur, kabahat görmeye odaklanmış gibi bütün insanlar. Hatta zorluyoruz kendimizi, sevmediğimiz birinin kusurlu olduğunu ispatlamak için.
- O da mücadeleyi büyütüyor, acılar bırakan kavgayı getiriyor. Nahak yere insanlar birbirini incitiyor hatta cinayetler bile işleniyor. Empati yok, kendini onun yerine koymak yok. Osmanlı Türkçesinden bir başka kelime arz edeyim ‘Îsar...’ Bu kelimeyi hiç duyan var mı?
- Çok kitap okurum ama hiç duymadım, kulağıma aşina gelmiyor.
- Peki ne mânâya gelebileceğini tahmin eden var mı?
- !!!
- Susmakta çok haklısınız! Hiç duymadığınız bir kelimeyi neye benzeteceksiniz ki? O da “Benim değil onun olsun, bende var onda da olsun, bende yok ama onda olsun, onda yok bende de olmasın…” demek. Buyurun! Bu asil milletin kullandığı kelimenin muhtevasına bakar mısınız? Şaşırdınız değil mi?
- Bu devir insanının kapasitesini aşan şeyler Doktor Hanım. Hiç “kırdım, incittim, üzdüm…” diyen yok! Oysa herkes kırıldığının ve hesap soracağının peşinde…
- İşte asıl mesele burada saklı. İslâmiyet’i hayatından çıkaran insanların, toplumun, cemiyetin ve milletlerin neleri kaybettiğini bir düşünün? Çok acınacak hâldeyiz çok! DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.