“Dünyanın nasıl kenarı yoksa hayallerimin de yok!.."

A -
A +
İnsanın, başkaları için değil de kendisi için Allahü teâlâyı memnun etmeye çalışması lazım geldiğinin tekrar farkına varması elzemdi sanırım. Ya da böyle rastgele şeylerin mecburiyet olmadığının farkında olması icap ediyordu. Canı gönülden istediğim hangisiydi acaba?
 
Severek yaşadığın bunca seneler hani?
El bebek, gül bebek tutulduğun günler hani?
O ihtişamlı köşkler, konaklar, hanlar hani?
Tek tek kırıldı çatılardaki kiremitler!
Hâk ile yeksan oldu, uçup gitti ümitler!
 
Hani yiğitler, çıksın, er meydanına gelsin?
Dik tutmasın göğsünü, şöyle biraz eğilsin.
Olduğun gibi görün, niçin öyle değilsin?
Çıralar tutuşmadı, ıslanmıştı kibritler!
Hepten yandı kül oldu, bizim bütün ümitler!
 
Hakikat önümüzde, bırakmalı inadı!
Yaralarım çok derinde bak yine kanadı!
İhtiyarlar perişan, gençlik hepten bunadı!
Dikkat et, havlamadan ağzı salyalı itler!
Çarçur olup harcandı, bizim bütün ümitler!
 
Kendini iyi kolla, denmesin sana ahmak!
Karışma hiç kimseye, sen kendi işine bak!
Tekrarlanan hatalar, canlara etmesin tak!
Mücevheri olan kapısını sağlam kilitler,
Rüzgâr esti savurdu, gitti bizim ümitler!
 
Fırsat uçan bir kuştur, tutulmaz yorulmadan!
Hiçbir iş yapmamalı, ehline sorulmadan!
Hoca olgunlaşmalı, yanmadan kavrulmadan!
Yoksa “pişmemiş” denir, beğenilmez simitler,
Hiç karın doyurmadı uçtu bütün ümitler!
 
Durmadan yazıyorum hayatımı. İyi mi ediyorum, kötü mü tam bilemiyorum? “Bu merhametsiz insanlar arasında mücadelemizi verirken yaşadıklarımı, başımdan geçenleri yazmak olacak şey değil…” dediğim çok oldu. Hâl böyle olunca şişik egolar da, sönükler de kendine yer buluyor büyük resimde. O vakit hakikatleri sanat ve edebiyat normlarında yazmak da zorlaşıyor, başlamışken devam ettirmek de kolay olmuyor. Ya kendi kendime “Benim haddime mi?” diyorum, ya da biraz kıpırdanacak gibi olursam başkaları söylüyor. Oysa “had” sınırdır, sınırın olduğu yerde üstün muvaffakiyet nasıl olsun ki?
İşte bu karmaşık kavşakta şöyle bir durup kendi kendime dedim ki; “Dünyanın nasıl kenarı yoksa yaşadıklarımın da, hayallerimin de yok! Kıyısı, kenarı olmasa da kapısı var ya sen ona bak! Ben kapısının da olmadığını düşünerek yazmalıyım…” dedim başladım, hâlâ da devam ediyorum. Bakalım nerede nihayetlenecek? Yazdıkça, diğer bir ifadeyle içimdekileri dışarı attıkça ferahlıyor, öyle bir de cesaretleniyorum. “Her şeyi yazmalıyım” dememle kuvvet buldum ve öylesine de başladı bu serüven, ya da hep vardı da yeri ve zamanı gelince ortaya çıktı.
Yol görünür olmuştu bir kere, gerisi çorap söküğü gibi peş peşe sıralandı. Katedeceğim yolun edebiyat, sanat olduğunu anladığımda bir adım büyüdüm.
DEVAMI YARIN
 
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.