"Eğer çekemezsen gülün nazını, Ne dikene dokun, ne gülü incit!"

A -
A +

İçinde yaşadığımız toplumun geldiği son noktayı veciz bir şekilde anlatıyor şu kıssadan hisse hikâye. Bir kitap dolusu mesaj yüklemişler birkaç satıra. Kendimi tam ifade edebilmem için böyle yan hikâyelere ihtiyaç duyuyorum. Hem hoşuma da gidiyor ananevi anlatım tarzımız. Bakalım hak verecek misiniz?..

 

Cambazın biri, eşeği yularından tutmuş gelmiş pazara. Bir başka cambaz yanaşmış:

 

“Kaça bu eşek?”

 

“Bin lira!”

 

“Aldım gitti, ver elini helâlleşelim!”

 

Kolay alışverişi gören bazıları kıskanmışlar bu alışverişi, hemen alıcının kulağına fısıldamış:

 

“Yahu görmüyor musun, bu eşek topal. Onun için ucuza verdi!”

 

“O eşek topal değil, tırnağının arasına taş kaçmış. Bu sebeple topal sanıp ucuza elden çıkarmaya bakıyor garibim!”

 

Bu sefer aynı heyecanla eşeği satana koşmuşlar:

 

“Yahu bu eşek topal değilmiş, tırnağına taş girmiş!”

 

Satıcı hin hin gülmüş:

 

“Eşek topal olmasına topal da, öyle sansınlar diye taşı tırnağına ben yerleştirdim!”

 

O hızla hemen alıcıya koşmuşlar:

 

“Yahu bu eşek gerçekten topalmış, taşı o koymuş. Seni de kandırdı, parayı aldı!”

 

Alıcı dövünmeye başlamış:

 

“Vay utanmaz vay! Eğer verdiğim para sahte olmasaydı, beni kazıklayacaktı!”

 

Çağımız insanının ahlâk yapısının kısa, öz hülasası burada.

 

Yalan söylediklerini biliyoruz.

 

Yalan söylediklerini biliyorlar.

 

Yalan söylediklerini bildiğimizi biliyorlar.

 

Yalan söylediklerini bildiğimizi bildiklerini biliyoruz.

 

Ama hâlâ YALAN söylüyorlar…

 

Bize dayatılan, süslenmiş, püslenmiş bu modern denilen egoist, hodkâm, hayalperest, ayakları yere basmayan insan tipini çok mu seviyoruz? Allah aşkına; bu basit, sıradan suâli kendi nefsinize sorup cevap vermeyi hiç denediniz mi? Kafanızı iki elinizin arasına alın, neyi seviyorsanız, lütfen onun aşkına bir düşünün…

 

Gönül çalamazsan aşkın sazını,

 

Ne perdeye dokun, ne teli incit.

 

Eğer çekemezsen gülün nazını,

 

Ne dikene dokun, ne gülü incit.

 

 

 

Bülbülü dinle ki gelesin coşa,

 

Karganın namesi gider mi hoşa?

 

Meyvesiz ağacı sallama boşa.

 

Ne yaprağını dök, ne dalı incit.

 

 

 

Bekle dost kapısın, sadık dost isen.

 

Gönüller tamir et ehlidil isen.

 

Sevda Sahrasında Mecnun değilsen,

 

Ne Leyla'yı çağır ne çölü incit.

 

 

 

Rızaya razı ol hakka kailsen,

 

Ara bul mürşidi müşkülde isen.

 

Hakikat şehrine yolcu değilsen.

 

Ne yolcuyu eğle ne yolu incit.

 

 

 

Gel haktan ayrılma hakkı seversen.

 

Nefsini ıslah et er oğlu ersen.

 

Hüdai incinir inciden versen.

 

Ne kimseden incin ne eli incit.

 

               ***

 

     ÇİN LOKANTASI

 

Safkan bir kadının ve erkeğin mutlaka uğraması lazım gelen bir yermiş. Sanatçı, modacı, koreograf, şair, düşünür, entelektüel her insanın uğramadan edemeyeceği kendine has tat ve lezzetlerin bulunduğu seçme mekânlardan biri diye durmadan lanse ediliyordu. DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.