"Ey âşık, iyice ara ve anla ki, hakiki maşukun kim?.."

A -
A +
Çok kitap okudum. Son zamanlarda da mübarek zatların kitaplarını elimden bırakmıyorum.
 
Dadaş şoför "haddimi bilirim abla" deyince Jale gönlünü almaya çalıştı:
- Zaten “haddini bilmiyorsun” demedim. Lütfen yanlış yerlere çekmeyin! Hani “Cahilim falan…” diyorsun ya ona verdiğim bir cevaptı bu söylediğim.
- Zahiri muhabbet, bu cihanda o gizli maşukun çetin bir imtihanından ibarettir. İster bu dünyanın aşkı olsun, ister öteki fark etmez... hakiki maşukta suret yoktur. Eğer hakikaten suretine, dış görünüşüne âşıksan, sevgilin ölünce onu hemen niye terk ediyorsun? Mevta önünde upuzun dururken dön de bak, sureti yine aynen yerli yerinde! Öyleyse bu terk edişin sebebi ne?
- Bunlar yüksek sözler! Mutasavvıfların sohbetlerinde duyulabilecek derinlikte...
- Siz öyle olduğunu nereden biliyorsunuz?
- Çok kitap okudum. Son zamanlarda da mübarek zatların kitaplarını elimden bırakmıyorum.
- O zaman aşk derken neyin kastedildiğini de çözmüşsünüzdür! Meselâ: Ey âşık, iyice ara ve anla ki, hakiki maşukun kim? Ey temiz ve saf kişi! Sevgili eğer beş duyu ile idrak edilebilseydi, o zaman her idrak edilen güzele âşık olman lazım gelirdi! Hislerine, duygularına hâkim olan aklın nuru, aydınlığıdır.
- Bunlar da öyle esrarlı cümleler. Bir şoför için fazla değil mi?
- Bak yine olmadı! Burada insanlar hep hata edip yanılıyor abla. Şoförlük sizin de buyurduğunuz gibi mesleğim. Onunla kendimin, ailemin, çoluk çocuğumun nafakasını temin ediyor, ihtiyaçlarımızı gideriyoruz çok şükür. Din, îmân, itikad meselesi kalp işi, gönüllerde olan fırtınaları ancak bizi yoktan var eden Rabbim bilir. Onun için İbrahim Hakkı Hazretleri şöyle buyurmuşlar:
Harabat ehlini hor görme Zakir,
Defineye malik viraneler var.
- Hiç boş konuşmuyorsun bakıyorum da...
- Estağfirullah! Boş konuşmak, malayani olur. Malayaniyle uğraşanı da Allahü teâlâ sevmez. Sadece samimi söylüyorum. Bu çok farklı bir şey. İşte o herkeste olabilecek şey insanlardaki dış güzelliktir, o da altın yaldıza benzer.
- Nasıl? Kafamı karıştırmadan anlat!
- Yani demek istiyorum ki bunu, bakırın üstündeki altın yaldız gibi görmek lazım! Öyle olmasaydı, nasıl olurdu da sevgilin, zamanla kart bir merkep hâline gelirdi gözünde. Bir zamanlar melek gibiyken, sonradan şeytana döndüğünü görünce kaçmak istersin değil mi? Elbette, çünkü o güzellik onda ariyetti, geçiciydi. Alınınca da foyası çıktı ortaya.
- Aynen öyle. İnsan ihtiyarladıkça değişiyor.
- Tabii bir şey. Ben de onu demek istiyorum abla. Kalıcı olan iç güzelliği, muhabbet. Muhabbetten acılar tatlılaşır, bakırlar altın kesilir, bulanık ve tortulu sular, arı duru hâle gelir. Sevgi dertlere deva, hastalıklara şifadır. Bir ecdat sözümüz: “Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır...” diyor. Neredeyse şunu demek istesem şaşırmayın, tam sevgi ölüyü diriltir, sultanları kul, insani hakiki insan eder.
- Sevgisizlik çok kötü bunu bilmeyenimiz yok. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.