Jale:
- Sen de annem gibi nasihate başlama! Hep bu anı yakalamak için bekledim, ben sandalyeye çıkmayayım da kim çıksın? En sevgili gelmiş! Bugün benim bayramım! Uzak durma! Yaklaş şöyle, doya doya kutlayalım. Şu dolapta Amerikalı gemicilerden aldığım, çok hususi bir şişe şampanya var, onu da al getir patlatalım şerefine.
Zavallı perişan durumdaydı. Bir de o şekilde düşüp ölseydi, Allah muhafaza, hepten üzerimde kalırdı. Ne kimselere derdimi anlatabilirdim, ne de benim masum olduğuma inanan çıkardı!
Gecenin bu saatinde, sarhoş adamın evinde, namuslu bir genç kadının ne işi olabilirdi?..
Kendi kendine şiir okuyor, şarkı söylüyor, tımarhanedeki hastalar gibi saçını başını yoluyor, ağzına dolan bıyıklarını ısırıp ısırıp sağa sola tükürüyor, yumruklarını duvarlara vuruyordu. Belli ki aklı başında değildi.
Bundan ne medet umacaktım? “Ya bir de bana saldırırsa?” diye aklıma gelenlerle korkum da artıyordu.
Sırf intikam almak için geldiğim “Tabanca isteme meselesini; açayım mı, açmayayım mı?” diye bir hayli düşündüm.
Bu arada dışarıdan korna sesi geldi. Verdiğim vaktin yaklaştığını hatırlatmak için ikaz ediliyordum. Pencerenin perdesini araladım bir şey göremedim. Saatime baktım, birkaç dakikam daha vardı. O ise hâlâ hayallerinin peşinde.
Ne olursun güzelim sevsen beni?
Yâr deyip de sinene sarsan beni.
Bir gün öldüreceksin en sonunda sen beni!
Dalgalandım da duruldum,
Koştum ardından yoruldum.
Binlerce güzel sevdim de,
En çok sana vuruldum.
Yaktın yıktın kül ettin, erittin beni,
Mecnuna döndürdün, mahvettin beni!
Âşık gibi sevmezsen, kardeş gibi sev beni!
- Hâlâ kendi havandasın Toprak! Demiyorsun ki kız Jale, bu zifiri karanlıkta bu hâlinle niçin geldin?
- Gökte ararken yerde buldum! En sevdiğim gelmiş hoş gelmiş!
- Aynı noktadasın hâlâ. Bu gece sanıyorum ki, artık dünyanın sonu gelmiş gibi hislerle doluyum. İçinde yaşadığımız bu şehir, beni hepten yutacak, mahvedecek! Ya içimdeki gizli dert ile şişip çatlayacak ya da bir dehşetli gürültü ile Sodom ve Gomore gibi lanetli olarak yerin dibine batacak, hepten yok olacaktım.
- Lanetli Jale değil, Toprak denilen adamın aşkı… Her devrin kendine mahsus ölçüleri yok mu?
- Dedim ya bırak bu muhabbeti!
- Bir muharebe hâlinde değiliz Jale! Sulh içinde, barışık yaşamak hakkımız. Bu amansız aşkla yanıp tutuştuğum ilk günden bu ana statik kalıpların içinde sıkışıp kalmak benim için bir gaflet, bir avarelik, bir sapıklık değil de nedir? DEVAMI YARIN