Gözlerim fal taşı gibi açılmıştı!..

A -
A +

Doktor Nefise’nin bahar kokan odasını, gülünce yanaklarına güller açan tertemiz yüzünü hatırladım. Bir de karşımda duran her taraf idrar ve şarap karışımı küf kokan, darmadağınık kirli odayı mukayese ettim gayriihtiyari. “İnsanlar kendilerine ceza vermekten nasıl da zevk alıyorlarmış meğer…” dedim. Şark ve Garp farkı gibi, iki medeniyetin birbirinden uzaklığını daha yakinen gördüm. Korkunç uçurum vardı arada. “O temiz yüz nasıl Tanju'yu benden koparabildi?” dedim, dişlerimi sıktım elimde olmadan.

 

Bu kısa konuşmalar ve şahit olduklarım, gözlerimin fal taşı gibi açılmasına sebep olurken Toprak, kaşla göz arasında yakınındaki tahta sandalyeye çıktı. Az daha düşecekti. Ödüm koptu. Bildiğim eski şiirlerinden birini okumaya başladı. Tek kişilik bir meyhanedeymiş gibiydim.

 

- Biliyorum Jale! O herifle evlendin ama gönlün bendeydi! Geç de olsa uyandın, asıl yerine ve de yuvana döndün. Bekliyordum ve bir gün mutlaka çıkıp geleceğini biliyordum!

 

Herkes gitmiş,

 

Bir ben kalmış!

 

Aylardan eylül.

 

Olmuşum zelil!

 

Ne dalından koparılacak bir çiçek,

 

Ne gökte uçacak bir kuş kalmış.

 

Ne yenecek bir dilim ekmek, ne içecek?

 

Benzi soluk ceylanlar iniyor suya,

 

Ben dalıyorum derin bir uykuya!

 

Gönlümde son kalan ırmak,

 

Hıçkıra hıçkıra akıyor!

 

Çağlayarak!

 

Herkes gitmiş,

 

Toprak bitmiş!

 

Öylesine kalakalmışım!

 

Hüznümle baş başa…

 

Yalvarıyorum sana,

 

Durma gel bana!

 

Yüzüme bak,

 

Ben TOPRAK!

 

Deli miydim ne? Gecenin bu saatinde, ne akla hizmet, üşenmeden çıkıp gelmiştim onun bunun evine?

 

Ev değil tam bir pislik yuvası veya ev görünümlü çöplük. Şimdi böyle görseler çocuklarım benden nefret ederlerdi. Pireye kızıp yorganı yakmak gibi Doktor Nefise’ye ve Tanju’ya kızarak tekrar Cehennem adayı; iğrenç fikir ve asık suratlı insanların arasına katılmak olacak şey değildi… “Aman Allah’ım ben ne yapıyorum?” diyor, ne ileri ne de geri gidebiliyordum. İyi ki adam sarhoştu ve ayakta duramıyordu. Bana bir kötülük etmeye kalkışsaydı da onunla baş edebileceğimi sanıyordum.

 

“Hakikaten buraya niçin gelmiştim?” dedim, olmayan aklımı başıma toparlamaya çalıştım. Toprak ne kadar da değişmişti. Âdeta çökmüştü. Yüzü gözü çıban büyüklüğünde sivilcelerle doluydu, alnında birkaç bıçak izi görünce “Demek ki sarhoşken birbirlerini yemişler…” diye düşündüm. Yer yer kırlaşmış saçları, uzamış tırnakları, tir tir titreyen elleriyle vampirleri hatırlatıyordu. Kirli soluk benizli, baygın ölü gözlerine baktıkça hem ondan hem de kendimden tiksiniyordum.

 

DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.