Her zaman çalmadan girdiğim kapı, bu sefer kapalıydı!..

A -
A +

Sevgili Peygamberimiz, yeni Müslüman olan ve devamlı ağlayan bedeviye “Niçin ağladığını?” suâl etmiş. O da “Ya Resûlallah! Bana ne yaptın? Daha iki gün önce kızımı diri diri kumlara gömdüm gözlerimden yaş gelmediği gibi elim bile titremedi. Şimdi aklıma geliyor da kalbim yerinden sökülecek gibi oluyor, çok acı çekiyorum” diyor. Buyuruyorlar ki: “İşte ÎMÂN budur. Îmân demek, merhamet demektir…”

 

O gün işime yoğunlaştım yapabileceklerimin tamamını da mesai bitimine iki saat kala tamamladım. Yarın yapacaklarımın da planını yapıp bölüm müdürümüze arz ettim. Hastaneye gideceğimi söyleyerek erken çıkmak için müsaadelerini talep ettim.

 

“Sen her şeyi tamamlamış, yarınki işlerinin de planlamasını yapmışsın. Ne diyebilirim, yolun açık olsun…” dedi izin kâğıdımı imzaladı. Ben de personel müdürlüğüne bıraktım, minibüse atladığım gibi doğru Nefise Doktor’uma.

 

Hastanenin merdivenlerini bir solukta çıktım. Her zaman çalmadan girdiğim kapı bu sefer kapalıydı. Zile bastım. İçeriden isteksiz bir çift ayak sesi geldi, yavaşça kapıyı araladı.

 

Sık sık gidip geldiğim için buradaki hasta bakıcılarını, hemşireleri tanırdım. Hele Saadet Hemşire ile içli dışlı olmuştuk. Nefise Doktor’um olmadığında onunla istişare ederdim. Kapıyı tanımadığım bir başkası açınca gayr-i ihtiyarı başımı uzattım şöyle bir “Tanıdık simalardan kimse var mı?” diye içeri baktım. “Ne başını uzatıp uzatıp çekiyorsun? Bir durum mu var? Kimi aramıştınız?” diye terslendim.

 

Önce ne diyeceğimi şaşırdım, alışık olmadığım bu karşılamaya ve bilhassa hitap tarzına üzülmüştüm.

 

- Nefise Doktor’umu aramıştım ama! Yok galiba!

 

- Yok.

 

- Nerede?

 

- Ne bileyim? Tahminen bir aydan fazla oldu, senelik iznini almış ayrılmış.

 

- Ya öyle mi? Nerede bulabilirim?

 

- Dedim ya bilmiyorum!

 

- Peki Saadet Hemşire nerede?

 

- Ya kardeşim sorgu hâkimi misin? Onun bunun nerede olduğunu ben ne bileyim! Burada olmadıkları kesin! Senin sorduğun doktor, yakışıklı biriyle kol kola çıkmışlar! İsmi Tanju muymuş ne? O gündür bu gündür hiç uğramadı. Telefon da etmedi.

 

- VAY BAŞIMA! Ne? Ne dedin?

 

- Hanımefendi kendine gel!

 

Uyandığımda her tarafımda kablolar vardı, serum bağlanmış kıpırdayacak hâlim yoktu. “VAY BAŞIMA! Tanju ve Nefise Doktor…” dedim yine bayılmıştım.

 

İnsanlık pesimist, haris ve bencillik havuzuna doldurduğu zehirli suyun içinde çırpınırken, yükselen nidalarına kulak vermek mecburiyetinde kalıp seyrediyor ve “Neredeeen… nereye geldik?” demekten alamıyorduk kendimizi.

 

 

 

Onlar uykuda biliyor, sen dilimde hece,

 

Hayalin önümde sanki, çözülmez bilmece,

 

Düşünüyorum hep seni, hem gündüz hem gece.

 

Ahu vah edip başını, çalma duvarlara,

 

Kim ne derse desin gitme, uzak diyarlara!

 

DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.