Seneler peş peşe, geçti sırayla,
Ömürler tükendi mal mülk, parayla.
Mahşer yakın, ayrılır ak karayla.
Mum gibi eridim iplere döndüm!
Özüne uymayan tiplere döndüm!
Hâlimi görenler ağıtlar yaktı,
Kimi güldü, kimi acıyla baktı.
Hatıralar beni bana bıraktı.
Kuruyup kırılmış dallara döndüm.
Gidip gelinmeyen yollara döndüm.
Oku, araştır hem de iyi anla!
Sefere çıkılır mı bu kervanla?
Her dem beraber ol eş, dost, ihvanla.
Sözünde durmayan kullara döndüm.
Ayları olmayan yıllara döndüm.
Hoca, niçin debelenip durursun?
Uslanmaz, azgın nefsini korursun!
Hem gidince hakikati görürsün.
Utandım sıkıldım allara döndüm.
Kaçtım da kurtuldum ballara döndüm.
***
YILBAŞI…
Doktor Nefise Hanıma fena alışmıştım. Ne anne, ne baba, ne kardeş ne de sevgili işiydi. Bu muhabbet farklı bir şeydi, tarifi yapılamayan ve ancak kalpte hissedilebilen çeşitten acayip bir hissiyattı. Yanına gidince gözlerimi gözlerinden ayıramıyordum. Başka bir yere bakarsam sanki üzülecek benim canım yanacakmış gibime geliyordu. Nereye bakarsam bakayım önümde hep o, sadece onu görüyordum. Başkalarının araya girmesini istemiyordum.
Sohbet ederken inci gibi dökülen kelimelerini kaçırmamak için oldukça dikkatlice dinliyor, hatta harfleri kaçırmamaya çalışıyordum. Söyledikleri bir yerlerde yazıyormuş gibi, konuşmasındaki virgülleri, noktaları görüyordum. Kelimelerinin arasındaki boşlukları bile... Gayr-i ihtiyari tebessüm edip gülümsüyordum, o gülümsediği için. Hep mütebessim konuştuğu için ayrı bir huzur duyuyordum. Onun yanında öfkeli bile olsaydım sakinleşiyordum, o sakin olduğu için. Artık korkmuyordum da o, bana “korkma” dediği için. “Düşünme! Hiçbir şeyi dert etme!” diyen bir annenin sözünü dinler gibi, “Peki, düşünmem” diyordum. İcap ederse hastalanır ölürdüm de yine de dert etmezdim olur olmaz şeyleri!
Elimden kitaplarımı düşürmüyordum. Onlarla oturup onlarla kalkıyordum. İşe gidip gelirken, yol arkadaşım onlardı ama hâlâ bir Toleouzhan olamıyordum. Her şey tamamdı ama iş dönüp tesettüre gelince hepten çıkmaza giriyordum. Tam böyle hüzünlü bir hâldeyken telefonum çaldı. Baktım benim başımın belâlarından biri. Açıp açmamakta tereddüt geçirsem de elim çoktan tuşlara dokunmuştu bile. Kalbim başka, elim başka çalışıyordu hâlâ. Kendimde daha hemfikirlilik sağlayamamış, birlik oluşturamamıştım anlayacağınız.
- Kız sen nerelerdesin deminden beri telefonunu zır zır çaldırıyorum bakmıyorsun?
- Baktım ya kız!
DEVAMI YARIN