İlk zamanlar sevinçten ağlardım, bu kez kederimden ağlıyorum!..

A -
A +

“Bu aşırı muhabbetimize nazar mı değdi ne? Bir anda hâk ile yeksan oldu. Nasıl olduğunu anlatacağım elbette!”

 

 

 

İnanıyorum, bu fâni dünyada aşka inanan, yakinen bilen, tam yaşayan insanların olduğuna... Ruh ve duygu bütünlüğümün içerisinde yaşayacak Tanju’dan maada kimsenin olmadığına bütün kalbimle ve samimiyetimle inanıyordum.

 

          ***

 

Bu aşırı muhabbetimize nazar mı değdi ne? Bir anda hâk ile yeksan oldu. Nasıl olduğunu anlatacağım elbette! Benim tarafımdan sağlam zincirlerle bağlı olsam da meğer o taraf pamuk ipliğiyle bağlıymış bize! Gözü yaşlı anacığımın dedikleri, saç tellerim olarak tek tek önüme döküldüğünde anladım ve pişman oldum ama ne fayda! Sonra anacığımla ilk karşılaştığımda beni böyle bitkin görünce tek bir cümle dökülüverdi, titrek dudaklarından; “KEŞKE YANILMIŞ OLSAYDIM!”

 

Annemin gözlerine bakamıyordum utancımdan. Tanju’nun çelikten kollarına atılmak için resmen zamanla yarışmıştım, nasıl bir heyecandı o? İlk zamanlar sevinçten ağlardım bu kez kederimden ağlıyorum.

 

Beni çok üzdüler çok! Tokat gibi yüzüme yüzüme vurdu ihanetleri... Suçum safiyane sevmek, sadece sevdim! Bir annenin evladını, bir çocuğun oyuncağını, sevdiği gibi... Aslı'nın Kerem’i sevdiği gibi. Güzel ahlakla, namusumla, şerefimle, haysiyetimle sevdim!

 

 

 

Deni dünya, doyamazsın!

 

Duyan var mı vefasını,

 

İstesen de bulamazsın,

 

Sürdüm diyen sefasını!

 

 

 

Kimi müştekidir yardan,

 

Kimi hoşlanmaz ağyardan,

 

Kimi dertli olur kârdan,

 

Hem de çeker cefasını.

 

 

 

Kimi yaşar çile ile,

 

Bazısının işi hile,

 

Bazısı da düşer dile,

 

Mecbur yapar ifasını.

 

 

 

Kimisi muhtaçtır işe,

 

Kimi şaşar bu gidişe,

 

Kimi dertlerle didişe,

 

Kimin verir şifasını!

 

 

 

Bazısı külli delidir,

 

Bazısı derviş velidir,

 

Bazısı mahir ellidir,

 

Diker verir libasını.

 

 

 

Hoca yazdı birkaç satır,

 

Nankör olan bilmez hatır,

 

Vurur yıkar çatır çatır,

 

Görmez kimse dahasını!

 

 

 

Bir gün anacığım demişti; insanın üç düşmanı vardır:

 

Biri şeytan, diğeri nefis, üçüncüsü de kötü arkadaş. Ben üçünün de kurbanı olmaya adaydım.

 

               ***

 

     RAHAT YOK…

 

Senelerdir merak ediyorum, düşünüyorum, araştırıyorum. Dünyada varoluşla birlikte neler oldu, neler oluyor, sonra daha neler olacak diye?

 

Gördüm ki, insanoğlu hiç de hâlinden memnun değil, bir türlü rahat edemiyor ve hep kavga içinde; kimle mi? Kimle olacak? Kendisiyle, ailesiyle, akrabalarıyla, uzaktan yakından konu komşusuyla… Onlar da olmazsa eşyalarla, taşla, toprakla... Bu gidişte istediğine kavuşup “Oh rahatladım! Aradığımı buldum!” diyebileceği bir günü de olmayacak galiba. Hep mücadele, huzursuzluk, doyumsuzluk içinde kıvranıp duracak. Nedenini, niçinini düşündüm; araştırmadan, soruşturmadan, ölçmeden biçmeden herkesin kendi doğrusunu “hakikat” olarak gördüğünü ve acımasızca da onu müdafaa ettiğini anladım.

 

DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.