Kabartma çiçek desenli kitap...

A -
A +

Uzun zamandır kapaklarını açmadığım "Menkıbelerle Yaşamak" kitabını elime aldım...

 

 

 

Sabaha kadar düşündüm durdum. Ne kör olasıca geceydi! Yaşadıklarımı ve dedikoduları hiç unutamıyordum. İtimat edebileceğim, güya bana “kara sevdalı” olduğunu düşündüğüm adamdan bile hayır gelmeyeceğini görmüş, âdeta kahrolmuştum! Bu kaçıncı kahroluş, kaçıncı şaşkınlık, kaçıncı yıkılıştı bilemiyordum. Bu camia böyleydi hep; günübirlik aşklar, muhabbetler, yeme içme, gezme tozma, eğlenme... geriye dönük hiçbir planları olmadığı gibi, herhangi bir negatif duruma karşı tedbirleri de yoktu. Saman alevi gibi kendini dahi ısıtmayan enerjileri, bir atımlık barutları vardı, o da bitti mi hiçten hiçti… Yani, diğer bir ifadeyle “arkası kiraz bahçesiydi” bu âlemin!

 

O sabah yine sahte rollerle çocuklarıma, anneme, babama şirin görünmeye çalıştım, yorgunluğumu, uykusuzluğumu, acılarımı hissettirmeden kahvaltıyı hazırladım, birlikte yedik içtik, sonra da müsaade isteyerek kendi evimize döndük.

 

Çocuklar, ödevlerini yapmak üzere odalarına çekildi. Ben de dertlerimle baş başa kalakaldım yine. En ağır olan da buydu zaten. Her tarafa bakıyorum Tanju'nun hatıralarıyla doluydu. Doktor Nefise, Tanju ikilisini bir araya getiremiyordum. Hiç yakıştıramadığım gibi kalbim müsaade etmiyordu. İyi de bu söylenenler neydi peki? Her ikisinin de aynı zaman dilimi içinde ortadan kaybolması büyük bir tesadüf olamaz mıydı? Peki bana kargonun getirdiği o yazılar ne demek istiyordu? O sırları çözmeliydim ama nasıl?

 

Uzun zamandır kapaklarını açmadığım kitaplardan birini aldım. “MENKIBELERLE YAŞAMAK” koyu mor kapağın ortasında altın renkli kabartma çiçek deseni vardı. İçimdeki sıkıntılarımı düşünerek rastgele bir sayfa açtım, başladım okumaya…

 

     ***

 

“Mekke-i Mükerreme’de paramı kaybetmiştim. Para bekliyordum, lâkin henüz gelmemişti. Mâlum, Haccın bir rüknü olarak belli bir vakitte saçını sakalını kısaltman icap ediyor. Bu niyetle bir berbere girdim. Müşterisini tıraş ediyordu. Utana, sıkıla ‘Affedersiniz; paramı kaybettim, hiç yok, ALLAH rızası için saçımı sakalımı düzeltebilir misin?’ diye sordum.

 

Berber beni bir an süzdü, sonra tıraş ettiği adamın yanındaki boş koltuğu gösterip ‘Buyurun, oraya oturun’ dedi.

 

Tıraş ettiği adama ‘Müsaadenizle bekleteceğim biraz. Sizi ücreti mukabilinde tıraş ediyorum, lâkin bu adamcağız ALLAH rızası için istedi; onu bekletmemem lazım’ dedi ve kimsenin itiraz etmesine fırsat vermeden beni tıraş etmeye başladı.

 

Tıraştan sonra, üstümü fırçalarken cebime bir miktar da para sokuşturdu. Ben ‘ama... fakat…’ diye itiraz etsem de nafileydi. O babacan bir tebessümle kulağıma ‘Acil ihtiyaçlarını karşılarsın! Bu kadar, kusuruma bakma...’ diye fısıldadı…”

 

DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.