Kafamı meşgul eden suâller cevaplarını bulamamıştı!..

A -
A +
Kimsenin incinmesini istemiyordum lakin bazı soru işaretlerinin de kalkması lazımdı. Bulunduğum yerden ayağa kalktım.
 
Doktor Nefise Hanım:
- Şunu unutmayalım ki herkesin kalbinde, onu Hak yoldan alıkoyacak ibrikler mutlaka var. Allahü teâlâ gönlümüzden ibrik hükmünde olan o dünyalıkları çıkarttırsın inşallah…
Masada olan herkes birlikte “Âmin, âmin, âmin…” deyince kalbim yerinden sökülecekmiş gibi ürperdim.
               ***
Çocukluğumdan beri en çok sevdiğim çorbalar, yemekler, tatlılar yapılmıştı. Menüde neler mi vardı? İskender kebap, köfte, pirzola, bonfile, whopper junior menü, arby's curly fries, pilav, domino's turkish pizza, patlıcan, penne arabiatta… Belli ki bugüne mahsus her şey yapılmıştı. İsteyen istediğini tercih edebiliyordu.
Çok usta ve iyi yapan birinin elinden çıkanı bulursam kaçırmazdım. Hani derler ya “Yeme de yanında yat…” çeşidinden şeylerdi. Çocukken hep düşünmüştüm bu sözü “Derin bir mânâsı vardır da acaba ne demektir?” diye anlamaya çalışmıştım. Kolay olmamıştı. Sevdiğim yemekleri yemeyip yanında nöbetçi mi olacaktım? Çünkü yersem biterdi ve bir daha göremezdim. Öyle her istediğimde her zaman bulamayacağım şeylerdi. Anlayacağınız, ancak masallarda olabilecek bir menüydü. En sevdiğim yemeklerin neredeyse hepsi de önümüze sıralanmıştı. “Böyle bir eve böyle sofra yakışır…” dedim... “Bu ziyafet senin eserin…” der gibi anneciğime baktım.
Canım anneciğim burada olduğuna göre her şeyi belli ki o düşünmüştü. Ya da onlar düşündü, anneciğim de sevdiklerimi söyledi bu sofra öyle hazırlandı. Kızgınlığım hepten dinmiş, bütün sevdiklerime kavuşmuştum ama bu kadar sıkıntıyı niçin çekmiştik? Değer miydi? Kafamı meşgul eden suâller cevaplarını bulamamıştı. “Herkes ağız tadıyla yemeğini yesin huzurları kaçmasın…” diye elimden geldiğinden fazla hislerimi belli etmemeye çalıştım…
Yemekler bitince Mustafa Enes’im yemek duâsını okudu. Tanju oğluyla iftihar ediyordu. Huzur ve saadetten gözlerinin içi gülüyordu. Kimsenin incinmesini istemiyordum lakin bazı soru işaretlerinin de kalkması lazımdı. Bulunduğum yerden ayağa kalktım.
- Yemekten önce Nefise Hanımefendi kalplerimize su serpen eskiden yaşamış örnek şahsiyetlerin hayatından misaller verdi. Biz de alacaklarımızı aldık. Onun gönül ehli olduğunu zaten biliyordum. Kaç aydır çektiğimiz sıkıntıları acaba o da biliyor muydu? İşte ondan pek emin değilim? Herkesin huzurunda cevabını bekliyorum.
- Emin olun Jale Hanım, bütün sıkıntılarını başından sonuna kadar biliyordum fazlasıyla lakin Tanju’nun yüksek aşkı yüksek sürpriz icap ettiriyormuş.
- Büyük balıklar büyük denizlerde oluyormuş. Aramak bulmak ise büyük emek istiyormuş.
- Arife tarif gerekmez. Mevlânâ Hazretleri “İnsanın kıymeti, aradığı şeyle ölçülür…” diyor. Önce neyi aradığını bilmek lazım. Aksi hâlde, aradığını bilmeyen, bulduğunun farkına bile varmaz.
- Hayat, baştan sona kadar arayış değil mi Doktor’um?
- Herkes bir şeyin peşinde, kimi Mevlâsını, kimi de belâsını arıyor. Bütün yollar, aramak ve bulmak için yapılmış.
DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.