“Kahramanlar sessiz ağlar" diye bir söz vardır ya...

A -
A +

Tanju, Ömer Muhtar'ı anlatmaya başladı:

 

- O kadar detaya giremem, çünkü ben de bilmiyorum. Şu kadarı var; Bu bir Libya kahramanı. Kime karşı? Sömürgeci İtalyanlara karşı. Az bir kuvvetle İtalyanların büyük generallerini Cehennem'e gönderen yiğit! İşte bu kahraman Ömer Muhtar’ın hanımefendisi ömrü dolup vefat eder. O büyük kahramandan beklenmeyen bir acizlik görülür, çocuklar gibi başlar ağlamaya.

 

- Hayat arkadaşı vefat etmiş ağlamasın mı?

 

- Ağlar da hani “kahramanlar sessiz ağlar" denen bir söz vardır ya. Biraz dik duruş, vakarlık beklenirken o kimseyi takmaz, salya sümük ağlar.

 

- Kimseyi takmaması da kahramanlık işareti değil mi?

 

- Öyle sayılsa da yine de yakıştıramazlar. Kendisine niçin ağladığı sorulduğunda şöyle cevap vermiş: “Libya'yı işgal eden İtalyanlara karşı sürdürdüğüm muharebelerden her eve döndüğümde, hanımım çadırın kapısını girmem için yukarıya doğru kaldırarak açardı. Kendisine niçin böyle zahmet çektiğini sorduğumda şöyle derdi: “Daima başın dik durasın ve hiçbir şeyin önünde eğilmeyesin diye…”

 

- Çok ince fikir!

 

- Öyledir Jale. Unutma ki her muvaffak olmuş erkeğin arkasında böyle büyük düşünen fedakâr bir hanımefendi vardır. Devamlı kocasının başını eğdirip itibarsızlaştırmak, keyfi için erkeğini kölesi hâline getirmek isteyen, Feminizmin uşağı olmuş modern kadınlar için pek mana ifade etmez bu asil tavır!

 

- Sen neler söylermişsin Tanju. Bu kaçıncı Tanju acaba?

 

- Kaçıncı olduğumu sen daha iyi bilirsin!

 

- Elbette bilirim! Birinci Tanju artist, ikincisi manken, üçüncüsü modern hayat, dördüncüsü ana kuzusu, beşincisi dik kafa, altıncısı...

 

Sözümü tam bitirmemiştim ki “şangırt” diye bir taş küçük pencere camımızı kırarak önümüze düştü. Gayriihtiyari ikimiz de birden siperlendik. Tanju, bir yolunu bularak dış kapıya koşunca ben de peşi sıra çıktım. Kapı açılır açılmaz üniversiteden bizim grup içeri dolmaz mı? Neye uğradığımızı anlayamadık! Gülelim mi ağlayalım mı bilemiyor, şaşkın şaşkın birbirimize bakıyorduk ki Cansu haykırdı:

 

- Haydi çocuklar gidiyoruz!

 

- Hayırdır kız, nereye? Girin içeri bir soluklanın! Hem camımızı da kim kırdı?

 

- Bilmen lazım Jale!

 

- Cam düşmanı olsa olsa Yılmaz olur.

 

- Bak adamını tanıyormuşsun.

 

- Huylu huyundan vazgeçmez!

 

- Az bile!

 

Bir de ne göreyim Yılmaz daha önceden hazırlatmış olduğu camı yerine takıverdi, etrafını macunladı. Bir taraftan da vakitlerinin kalmadığını söyleyerek bizi ha bire dışarı zorluyorlardı. Önceden haber vermediklerine kızsak da nafileydi. Kimseye söz anlatmak mümkün değildi. Tam beş motosiklet sevdalısı arkadaşımızın üçü terkilerinde kız arkadaşlarını almışlar ikisi de Tanju’yla beni alarak Abant’a gidecektik.

 

DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.