Misafirim Zehra teyzeyi bile unutmuştum!..

A -
A +
O hız ve heyecanla sokak aralarına daldım. Ayağıma taşlar, dikenler batınca anladım ki ayakkabı giymeden gidiyordum.
 
 
Hep sen mi ağladın, hep sen mi yandın?
Ben de gülemedim; yalan dünyada.
Sen beni gönlümce mutlu mu sandın?
Ömrümü boş yere çalan dünyada.
     Ah, yalan dünyada, yalan dünyada!
     Yalandan yüzüme gülen dünyada…
 
Sen ağladın, canım, ben ise yandım!
Dünyayı gönlümce olacak sandım.
Boş yere aldandım, boşuna kandım!
İrengi gözümde solan dünyada,
     Ah, yalan dünyada, yalan dünyada!
     Yalandan yüzüme gülen dünyada…
          ***
Kızım “Babamı gördüm” deyince canım evladım, elimde olmadan fenalaştım, kalbim duracakmış gibi oldu. Dedikoduların rüzgârına öyle kapılıp gitmiştim ki farkında değildim geldiğim noktanın. Canım bir tanem, eteğimden tutup çekiştirmeseydi yine de dalgınlığımdan uyanamayacaktım. “Anne sana diyorum, duymuyor musun?” ikazıyla “Hani nerede?” dedim, refleks bir hareketle, hemen kapıya koştum. Misafirim Zehra teyzeyi bile unutmuştum. O hız ve heyecanla sokak aralarına daldım. Ayağıma taşlar, dikenler batınca anladım ki ayakkabı giymeden gidiyordum. “Biri görür, bana ne der?” diye düşünerek “Lâ havle” çektim aynı hızla geri döndüm. Çocuklar da peşim sıra koşuyordu. Misafirimiz ise kapının önüne kadar çıkmış bize tebessüm ediyordu. Baktım olacak gibi değil “Çocuklar, ben kimsecikleri göremedim. Hadi siz şöyle bir etrafı dolaşın, bakın gelin…” dedim, beklemeden Zehra Teyzenin yanına gittim, pamuk misali tonton ellerinden tuttum. Yüzümün al al olduğunu ter basmasından anlamıştım.
- Zehra Teyze kusuruma bakmayın. Çocuklar “Babamı gördüm…” deyince bir tuhaf oldum. Elimde olmadan dışarı fırladım. Hay aksilik! Ayakkabıları giymeyi bile düşünememişim… Ne kadar şaşkınım gör işte!
- Olur güzel komşum. Hasretlik, muhabbet işte böyle bir şey. Biz de beylerimizin yolunu az gözlemedik. Ne heyecanlar yaşadık ah ah! Sıra sizde…
- Mahcubum.
- Estağfirullah! Mahcup olacak bir şey yok ortada, dedik ya! Hem bu hareketin, muhabbetin zirvesini gösteriyor!
- Ne bileyim… Ayda yılda bir evime geldiniz, sizler de rahatsız oldunuz.
- Öyle düşünme güzel komşum! Ben de merak ettim bu yakışıklı oğlumu. Gelsin de bir iki laf edeyim, öyle evime gideyim.
- İsterseniz odaya geçelim, kapı önünde rahat edemezsiniz.
- Böylesi daha iyi. Hem ayakkabılarımı giydim, bir daha çıkar giy olmasın. Siz de hasretlik giderirsiniz hem.
- Olsun, hele bir gelsin bakalım.
- Son bir şey söyleyeyim de öyle müsaade isteyeyim güzel komşum.
- Ne demek? Hani “Ağzından bal damlıyor” derler ya bana göre öylesin.
- A güzel kızım, o sizin hüsn-ü teveccühünüz. “Yaşı geçmiş bir bunak…” da diyebilirdiniz.
- Estağfirullah! Ne haddime!
- Dedim ya sizin asaletinizden. Bir şair şöyle demiş:
Çocukluk yağsa, mavilik yağsa, kardeşlik yağsa…
Kim çocuk, kim mavi, kim şair hiç belli olmasa.
- Şairler yüksek düşünüyor.
DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.