"Nefise Doktor gibi konuşuyorsun"

A -
A +
“Söyleyene değil, söyletene bak… Planlı, hususi seçilmiş sözler değil kızım!.."
 
Komşu Zehra hanım, güzel nasihatler ediyordu: 
-Gördüğüm kadarıyla hayatından seneleri çalan insanlar fena hırsızlarmış, acımasızca her şeyini çalmışlar. Belli ki pek usta, oldukça sinsi eşkıyalarıymış. Kendin için uyanık olmayı beceremediysen de çok şükür vakit henüz hepten geçmiş değil, bari bundan sonra evlatların için uyanık ol, üzerlerine titre, muhafaza et!
- Nefise Doktor gibi konuşuyorsun.
- Babam sık sık derdi “Söyleyene değil, söyletene bak…” diye. Planlı, hususi seçilmiş sözler değil kızım! Tamamen kalpten gelenler... Bu da Rabbimizin bir ihsanı.
- Belli oluyor! Bazen kendi kendime söylenirken “İyi ki bu terslikler olmuş hayatımda, yoksa nefret edemezdim onlardan!” diyorum. Şimdi kusacağım geliyor hepsinden de...
- Benim de hafızamdan silmek istediğim görüntüler, unutamadığım, hâlâ kulaklarımda çınlayan sözler var. Duymamış olmayı istediğim ama duyduğum, kimilerinin gözüne sokmak istediğim hakikatler var. Bazılarının saklı kalmasını doğru bulduğum, hepsinin bir yeri ve zamanı olduğunu bildiğim, içimde tuttuğum çok şey var. Yutkunduklarımı saymıyorum bile. Ama bir şeye çok dikkat ediyorum o da eski kötü olanların hasretini çekmiyorum, onları hayal etmiyorum veya onlardan medet ummuyorum asla ve kata... geri dönmek ise hiç mümkün değil.
- Ben de eskilerin hiç de hasretini çekmiyorum, neylersin ki kolum bilekten değil, kürekten kırık abla…
- Anlaşılan çok dertlisin komşu.
- Hem de çok!
- Dert etsek de etmesek de neyin hakkımızda hayırlı, neyin olmadığını pek bilemeyiz. Biz yarın nerede, hangi nimeti yiyeceğimizi de bilemeyiz. Bu sebeple de “nasip...” der geçeriz. Karşılaşacağımız imtihanları veya başımıza gelmesinden mesut olacağımız nimetleri de bilemeyiz. Belki bize musibet gibi görünen yaşadıklarımız; tadına doyum olmayan başka bir güzellik ve nimetin mânevî sofrasına hazırlıyor bizi de haberimiz yok. Kuru ot gibi maksatsız olmamalıyız güzel komşum. Kim bilsin bizi nereye davet edecekler de onun temelleri atılıyor.
- Okuduğum kitaplarda öyle şeylerden bahsediyor.
- Mutlaka öyledir. Çok konuştum komşu. Yaş ilerledikçe çene düşüyormuş. Hakkını helâl et.
- Estağfirullah Zehra Ablam ne demek? Hakkım varsa hepsini de helâl ettim.
- Sana yakışanı yaptın komşum. Zil çalıyor, yoksa kulaklarım mı çınladı ne?
- Bir bakayım müsaadenizle…
Yine aynı kargocu, yine meçhul adresten bir paket getirmişti. Aceleyle açtım. Özene bezene aldığımız ve sonra icrayla elimizden uçup giden evim ve eşyalarının usta bir fotoğrafçı tarafından çekilmiş resimleri çıktı. “Allah Allah” dedim, gözyaşlarıyla bir daha baktım, elimde olmadan o günlere gittim. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.