Üç bin dirheme üç nasihat alan genç yola koyulur...

A -
A +

Yeni evli genç yoluna devam eder. Başka bir konaklama yerinde, yine böyle birisiyle karşılaşır. Bu da “Bende öyle bir nasihat var ki bunu alan dünyada ve ahirette rahat eder; fakat bedeli bin dirhem…” diye bağırıp durur. Adam; “Ayağıma gelen bu kısmeti kaçırmayayım. Bunu da alayım, kalan bin dirhem bana yeter…” deyip bin dirhem de ona vererek, karşılığında; “Gönül kimi severse, güzel odur!” nasihatini alır.

 

Yoluna devam ederken, başka bir konaklama yerinde yine birine rastlar. Bu kişi de “Bende öyle bir nasihat var ki, bunu alan dünyada ve ahirette rahat eder; fakat bedeli bin dirhemdir…” diye seslenmektedir. Adam, bu sefer kendisiyle mücadeleye başlar. Bir yandan ilim öğrenememenin acısı, diğer yandan kalan son para! Sonunda ilim öğrenme sevgisi ağır basar, “Tekrar çalışır, kazanırım…” diyerek, en son bin dirhemini de ona vererek, karşılığında “Hoşlanmadığın, münasip olmayan, uygunsuz bir durumla karşılaştığın zaman; sabırlı ol, acele etme!” nasihatini alır.

 

Üç bin dirhemini verip üç nasihatle oldukça düşünceli, bir o kadar da üzüntülü yoluna devam eder. Epey mesafe katettikten sonra bir kalabalıkla karşılaşır. Yanlarına varır, selâm verip alındıktan sonra niçin toplandıklarını sorar, onlar da derler ki:

 

“Şu kuyunun içinde bir deli var, yanında da bir kızcağız. Köyümüzün suyunu kesti. Kim içeri girerse öldürüyor. Bizi bu sıkıntıdan kurtarana, şu çömlek dolusu altınları vereceğiz fakat öyle bir yiğit yok…”

 

Adamın aklına birinci nasihat olan “Kaza ve kaderde ne varsa o olur…” sözü gelir. Hiç tereddüt etmeden “Ben varım...” der, gösterilen kuyuya iner. Kuyunun içindeki deli geleni görünce “Sana bir suâl soracağım, bilirsen suyu açacağım, bilmezsen yandın! Bu kız mı güzel, yoksa şu kurbağa mı?” İkinci nasihat hatırına gelir “Gönül kimi severse güzel odur…” der. Deli, “Aferin sana! Akıllı adam böyle olur! Şimdiye kadar hep, “Bu kız güzel…" dediler, bilemediler, sen bildin…” der. Deli, kurbağayı sevdiği için, bu söz hoşuna gider, suyu açar. Adam da, bir kahraman edasıyla karşılanır, önceki parasından çok daha fazla olan altınları alıp köyüne döner…

 

Gece geç saatlere evinin penceresinden içeri baktığında, içeride hanımını yanında genç biriyle şakalaşırken görür. Hemen bıçağına sarılır. Bu sırada, üçüncü nasihat olan “Sabret! Acele etme!” sözü hatırına gelir. Bıçağı saklayarak kapıyı tıklatır. Hanımı kapıyı açınca, yanındaki gence, “Bak oğlum, baban geldi…” der. Aile hasret ve muhabbetle kucaklaşır. YOLUNUZ DA BAHTINIZ DA AÇIK OLSUN, HAYAT ACELE ETMEYE GELMEZ!

 

     ***

 

Menkıbeyi anlamaya çalıştım. “Allah Allah! Kim ne diye göndermiş olabilir?” diye düşünerek epey yorum yaptım zihnimden. Tanju göndermiş olsaydı, ismini yazardı. Hem gelen kıssadan hisse bir menkıbe. Şifreli bir metin miydi yoksa?” diye düşünerek aklımca şifrelerinin ne olabileceğini çözmeye çalıştım. DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.